Ana içeriğe atla

DD veya BD ***

Gece-gündüz protesto etsek, bu yapılan haksızlık desek, yazsak, çizsek, bağırsak, çağırsak, ültimatom ve nota versek, dövünsek, çırpınsak; kanlar akmaya, haksızlıklar olmaya, güçlülerin sözü geçerli olmaya devam edeceğe benziyor. Bunun için ne yapmak lazım?

İşe beş daimi üyeye hizmetten başka bir işlevi olmayan Birleşmiş Milletlerin statüsünü sorgulayarak başlamalıyız. BM'yi beş daimi üyenin ve veto haklarının olmadığı şekilde yeniden yapılandırmak gerekir. Buna, gücü elinde bulunduran ABD, Çin, Rusya, Fransa ve İngiltere karşı çıkacaktır. Bu tepki doğaldır ve kabul etmezler. Çünkü işlerini veto kozuyla yürütüyor bu beşli. Onlar kabul etmedi diye vaz mı geçeceğiz? Baktık olmuyor. Alternatif  BM kuracağız. Bu yeni yapılanmaya Dünya Devletleri (DD) veya Birleşmiş Devletler (BD) gibi istediğimiz ismi verebiliriz. Bunun için bu işe öncülük edecek ve bu işin alt yapısını oluşturacak, mazlumları dert edinen birkaç ülke yeterlidir işin başında. Yeni yapılanmaya üye olmanın şartları belirlenerek dünya kamuoyuna duyurulmalıdır:
* DD veya BD'in kuruluş amacı dünyada barışı sağlamaktır.
*Üye olmak isteğe bağlıdır.
* Üye olan ülkeler eşit haklara sahiptir.
* Hiçbir devlete imtiyaz tanınamaz.
* Hiçbir devletin veto hakkı yoktur.
* Kararlar oy çokluğu ile alınır ve bağlayıcıdır, tarafları bağlar. Alınan kararı dikkate almayan devlete veya devletlere siyasi ve ekonomik ambargo, ilişkileri kesme vb. yaptırımlar uygulamaya konur. Gerekirse ilgili devletle savaşma seçeneği değerlendirilir.
* İthalat ve ihracatta her ülkenin kendi parası geçerlidir.
* Ekonomi arz talebe göre oluşur. Ortamı geren, spekülasyona başvuran, parayla oynayan devlete para cezası verilir.
* Dünyanın neresinde savaş vb. nedenlerle ülkesini terk etmek zorunda kalan mülteci varsa kayıtsız-şartsız ülkesine döner.
* Kan akıtan, savaş yapan, sivil öldüren devlet tazminata mahkum edilir...

Dünyadaki zulme seyirci kalmak ve beş daimi üyenin dümen suyuna girmekten başka bir işlevi olmayan mevcut BM'in karşısına alternatif bir uluslararası teşkilat kurulmasını önemsiyorum. Bu konuda referansım, peygamber olmadan önce haksızlığa karşı mücadele etmek amacıyla Mekke'de kurulan ve Hz Muhammed'in de imza koyduğu Hılf'ul Fudul'dur. (Erdemliler Anlaşması) Türkiye bu yeni yapılanmada öncü rol oynayabilir. BM'in karşısında kurulmasını istediğim alternatif BM'nin hayata geçirilmesini zor görebilir ve bunun, uygulanabilirliği olmayan hayal mahsulü olduğunu söyleyebilirsiniz. Bence denemekte fayda var. Ki denemekle hiçbir şey kaybedilmez. Denedik, fakat olmadı deriz. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın nicedir dillendirdiği "Dünya, beşten büyüktür" sözü zaten adı geçen devletlerin kulaklarına su kaçırmıştır. Şimdi bu sözün altını doldurmanın tam zamanı! İşe her kıtadan bir ülke kurucu devlet olarak alınabilir.  Devletlerine baskı yapmaları için ülkelerin aydınları ile irtibata geçilir ve kamuoyu oluşturulabilir.

İçinizden be adam sen ne diyorsun? Çoğu devletin lideri gölgesinden korkuyor. Bunlarla yola çıkılır mı diyebilirsiniz. Üstelik böyle bir şeye kalkışmak macera peşinde koşmak ve ateşle oynamaktır ve bunun bedeli ağır olur diyebilirsiniz. Zaten ateş çemberinin içindeyiz. Bu şekilde zillet içinde ölmektense alternatif yolu deneyerek gerekirse izzetimizle ölürüz. Ayrıca mevcut BM, konu Filistin davası olunca ABD ve İsrail'e karşı kenetlenebiliyor. Bu bile dünya devletlerinin ekseriyetinin mağdurların yanında olduğuna bir işarettir. ABD'nin büyükelçiliğini Kudüs'e taşıma ve Kudüs'ün İsrail'in başkenti olduğunu ilan eden tek taraflı kararına BM'ye üye devletler hayır diyebilmiştir.

Yeryüzünde akan kanın bir an evvel durması için ABD ve İsrail'in insafını beklemekten ziyade bu alternatif teşkilat bir an evvel hayata geçirilmelidir.

*** 17/05/2018 tarihinde Barbaros ULU ismiyle Yeni Haber gazetesinde yayımlanmıştır.





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde