Ana içeriğe atla

"Benim Vergilerimle Çalışıyorsun Burada"

Okulda temizlik görevlisi olarak çalışan bir hizmetlinin dilinden dökülenleri buluşturmak istiyorum:
—Hocam, bu okula geldiğime pişmanım. Çünkü çocuklarda temizlik anlayışı yok maalesef. Dün akşam burada mezuniyet gecesi yapıldı. Şu bahçenin durumuna bak. Her yer kağıt ve meyve suyu atıklarıyla dolu."
—Sınıflarda kirli bugün. Akşam öğrencileri niçin sınıflara aldınız. Kapıları kilitlediydiniz ya.
—Hocam, nasıl kilitleyelim? Lavaboya gideceğim diyen içeriye girdi. Yedi, içti, her şeyi yerlere attı. Sabahtan beri sınıf çöp sepetlerini boşaltıyorum.
—Öğrenci elindeki kağıdı lime lime etti, gözünün önünde yere serpti. Yavrum, kağıdı iyice yırtmadan atsaydın, yerden alır, çöpe atardım. Şimdi senin bu yaptığını temizleyebilmem için gidip süpürge ve faraş alıp gelmem lazım. Böyle yapmasanız olmaz mı dedim. Bana 'Sen benim vergilerimle burada çalışıyorsun' dedi. Yine eski okulumda çalışırken okul, veda gecesi düzenledi. Geceye gelen veliler otursun diye yukarıdan sıralar çıkardım. Gelen oturdu, güzel de oldu. Program bitti, sıraların yukarıya çıkarılması gerekiyor. Yanında velisi olan bir öğrenciye 'Yavrum, şu sıraları çekmeye yardım eder misin' dedim. Babası, 'Benim çocuğum buraya sıra çekmek için gelmedi' dedi. Hiçbir şey demedim. Kendi başıma çektim durdum.

Sana kolay gelsin diye vedalaşıp derse girdim. Ders boyunca belediyenin çöp temizleme aracı bahçede mıntıka temizliği yaptı, sesinden işlenen ders aksadı. Az sonra zil çaldı, bahçe tertemiz olmuştu. Bir teneffüs sonrası bahçe, yine bildik görüntülerle doldurulmuştu. Kantinden ne alınmışsa ambalajı rastgele bahçeye atılmıştı. Yanıma geldi tekrar,
—Hocam şu görüntüye bak, nasıl öğrenci bunlar böyle, dedi. Adam haklıydı, maalesef görüntü hoş değildi.
—Biz önce eğitmeden öğretim vermeye devam edersek durumumuz hep bu şekil olacak, diyerek dersime geçtim.

Derse girdim ama aklım hizmetlinin serzenişlerinde kaldı. Hele "Sen bizim vergilerimizle çalışıyorsun" diyen çocuğun dediği ve "Benim çocuğum buraya okumaya geldi, sıra çekmeye değil" diyen belinin dedikleri hazmedilecek gibi değil. "Sen benim vergilerimle iş yapıyorsun" sözü çok yaygın. Ağzını açan bu sözü söyleyerek görevlilere görevini hatırlatıyor ve suçluyor. Evet hizmetlinin veya bir başka kamu görevlisinin görevidir bunlar. Görevlerini yapacaklar. Görevini yspmsysn olursa amiri gerekli uyarıyı yapar. Bize mi düştü vergisini bizim verdiğimizi hatırlatmak? Yok adam fi sebilillah çalışacaktı orada. Hoş böyle diyenlerin adam akıllı vergisini verdiğini de düşünmüyorum.

Hasılı kirletmeden kullanmamız gereken yerleri bile bile kirletiyoruz. Yapmayın, etmeyin diyene karşı utanacağımız yerde üstüne üstlük laf sayıyoruz. Esas garip olan da burası.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde