Ana içeriğe atla

Merhaba Eski Siyasetimiz!

Bakanlar Kurulu toplantısından sonra toplantıda alınan kararları Başbakan açıkladı. Neler yoktu ki satır aralarında. Kesenin ağzının açıldığını gördüm. Verdikçe vermiş hükümet.  Emekliye senede iki defa biner liralık yardımdan tutun da yaşlı aylığının 266 liradan 500 liraya çıkarılması, vergi ve prim alacaklarının yeniden yapılandırılması, yaş çay alım fiyatlarına verilen fiyat...verdikçe vermiş. Bütçeye 24 milyarlık getirisi olan bir yük açıklanan paket. Ne zaman açıklanıyor bu paket? Seçim kararının alındığı bir dönemde… Yani seçim ekonomisi bunun Türkçesi.  

Ekonomik paketle açıklanan miktarları çok fazla veya yanlış bulduğum anlaşılmasın. Emekliye, yaşlıya versin; çay ve diğer tarım ürünlerine destek versin. Çünkü bu kesimler zor durumda. Ki açıklanan miktarı tarafların yeterli bulacağını da düşünmüyorum. Çünkü adı geçen kesim geçim derdinde. Ne kadar desteklenirse yeridir. Sadece zamanlaması yanlış oldu diye düşünüyorum.

Kesenin ağzını açmada geldiği 2002'den beri hükümeti bu derece bonkör görmedim. Hatta o kadar seçim yaptı. Hiç seçim ekonomisi uygulamadı dense yeridir. Hatta her seçim öncesi seçim ekonomisine karşı olduğunu açıkladı sorumluları. Çünkü her seçim başlı başına bütçeye zaten artı bir yük getirirken bir de seçim ekonomisi uygulamak ekonomiyi felç ediyordu. Eski siyasilerin, eski Türkiye'nin seçimlere giderken başvurdukları bildik yöntemdi bu. Çoğu kimse seçim öncesi kesenin ağzının açılmasını seçmene rüşvet olarak değerlendirir.

15-16 senedir ayakları yere basan bir ekonomik program uygulayan, bütçe disiplininden ödün vermeyen bir hükümet nedense bu seçimde seçim ekonomisinde karar kıldı. Demek ki bu seçim hayat-memat meselesi olarak görüldü hükümet nezdinde. Seçim bıçak sırtında anlaşılan! Gerçi biz de her seçim ölüm-kalım şeklinde olur. Ben hiç normal seçim görmedim bu ülkede.

Kaç dönemdir seçim öncesi seçim ekonomisi uygulamayan ve bize eski Türkiye'yi unutturan bir hükümetin yeniden eski Türkiye'yi hatırlatırcasına eski yöntemlere başvurması şık olmamıştır. Özellikle yeni Türkiye parolasıyla ortaya çıkan bir siyasetin seçmene rüşveti çağrıştıran bir yola tevessül etmesi, siyasete getirdiği skalasını da düşürecektir. Yazık olmuştur ülkeye! Yeniden eski Türkiye siyasetine dönüş sinyalidir bu. Türkiye'yi geriye götüren bir bakış açısıdır. Çekmeseydiniz ölürdünüz değil mi? Keşke hükümet bedeli ne olursa olsun prensiplerinden ödün vermeseydi. Madem seçim ekonomisi uygulamaya karar verdi, keşke bu paketi seçim kararı almadan önce açıklamış olsaydı daha iyi olurdu.

Açıklanan bu ekonomik paketle hükümetin seçmene rüşvet vermeyi düşündüğünü sanmıyorum. Ama birçok kişi nezdinde bu, rüşvet olarak değerlendirilecektir. Geçmişinde lügatinde olmayan bir şeyi seçim öncesi yapmak suretiyle kendisine de bir leke getirecektir. Ayrıca seçim ekonomisi uygulamak suretiyle bir iki puan oy gelecek beklentisi varsa daha fazlasını da götürür. Çünkü vatandaş rüşvete sıcak bakmaz.

Sonuç olarak açıklanan bu paket, iyiye gitmeyen ekonomimize büyük darbe vuracaktır. Çünkü ekonomiye ağır yük getirecektir. Milletçe ceremesini yıllar yılı çekeceğiz. Hükümetin kaşıkla verdiği, izleyen aylarda bizden kepçeyle çıkacaktır. Neyse olan oldu. Bize hayırlı olsun, Allah devlete zeval vermesin demek düşer. Hoş geldin eski Türkiye! Merhaba eski siyasetimiz!






Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde