Nasrettin Hoca'yı bir ziyafete çağırırlar. Hoca gündelik
kıyafetiyle yemeğe katılır. Fakat kendisine ne ilgi, ne de alaka gösterilmiş.
Tüm gözler güzel kıyafetleriyle davete katılanların üzerindeymiş. Hep onlara
hoş geldin deniyor ve onlara iltifatlar edildiğini gören Hoca, koşarak evine
gider, sandıktaki işlemeli kürkünü giyer, tekrar gelir. Az önce kendisine
iltifat etmeyen davet sahibi ve misafirler, Hoca'ya yerlere eğilircesine
iltifat eder, saygıda kusur etmezler. Başköşeye Hoca'yı oturturlar ve kuzunun
en iyisini önüne koyarlar ve "Buyur Hocam" derler. Hane sahibinin
kıyafete göre tavrının değiştiğini gören Hoca, yemeğe başlamaz, kürkünün kolunu
sallayarak "Ye kürküm ye" der. "Aman Hoca'm, kürk yemek yer
mi?" dediklerinde Hoca, "İltifat kürke idi, yemeği de o yesin. Zira
az önce kürk olmayınca adamdan sayılmadık, itibarı kürk gördü, yemeği de o
yesin" cevabı verir.
Fıkrayı bilmeyenimiz yoktur. Buna rağmen fıkrayı her
duyuşumuzda yine de gülümseriz. Gülerken de düşünürüz. Fıkralar güldürürken
aslında bize hayatı, insan tiplerini de öğretir. Ama çok öğreneceğe de
benzemiyoruz. Çünkü Hoca'ya yapılan muameleyi gündelik hayatta çoğu zaman
makam, mevki ve şöhret sahibi olmayanlara yapmaya devam ediyoruz. Fıkrada kürke
iltifat edilirken günümüzde de kişinin bulunduğu yere göre tavır alıyoruz. Çok
öteye gidip örnek aramaya gerek yok. Sosyal medyaya girip paylaşımlara bir göz atarsanız
kürke ilginin aynıyla devam ettiğini görürüz. Dün sosyal medyada kendi halinde
paylaşımlarda bulunan bazı zevatın paylaşımları doğru-dürüst beğeni almaz,
yorum görmezken aynı kişi bir makam ve mevkie gelmişse paylaşımları
beğeni-yorum rekorları kırmaktadır. Paylaşımın içeriği mi değişti? Hayır, aynı
tür paylaşımlar. Burada değişen statüden başka bir şey değil. Yeri geldiğinde
"Yaratılanı severiz, Yaradan'dan ötürü" deriz. Ama bu sadece
dildedir. Çünkü uygulama böyle değildir. Biz makamı, mevkii, şöhreti, statüyü
seviyoruz, bunlara ilgi gösteriyoruz. Eğer şu ana kadar bu farklılık
dikkatinizi çekmemişse bundan sonra sosyal medyaya girdiğinizde biraz dikkat
ederseniz tespitimin aynıyla vuku bulduğunu görürsünüz. İstersen normal
vatandaş olarak sen, "Hayırlı cumalar" de, bir de makam sahibi desin.
Sen bir kandil mesajı yayımla, bir de makam sahibi. Bir bak bakalım beğeni
sayısına: Sen kaç alırsın, kürk giyen kaç alır? Halbuki cuma aynı cuma. Hepimiz
nezdinde mübarek bir gün.
İstisnaları var mı bu durumun? Vardır elbet. Ama bir elin
iki parmağını geçmez. O zaman "Ye kürküm ye" zamanı değişmiyor.
Rahmetlinin zamanında da öyleymiş, şimdi de aynı. Kürkün yoksa bir hiçsin,
kürkün varsa biriciksin, el üstündesin. O zaman kürkümüze yedirmeye devam.
Çünkü hala geçer akçe bu: Ye kürküm ye!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder