Skor ve puan durumu dışında sporla daha doğrusu futbol ile çok ilgilenmem. Dışardan gördüğüm kadarıyla kulübün başına seçimle gelenler, takımlarını başarıya götürmek için takımı baştan aşağıya yenileme yoluna gider. İlk iş olarak teknik direktörü değiştirir, teknik heyetin raporu çerçevesinde bazı futbolcularıyla yollarını ayırır, yerine yenisini alır. Hiçbir şey yapmayan kulüp yönetimi takımına takviye yapar.
Lig başlamadan önce kulüp hazırlık çalışmasına başlar, lige hazır hale gelir. Lig başladıktan sonra takım istenilen ve hedeflenen başarıyı yakalarsa kulüpte her şey yolunda gider. Takım arka arkaya yenilir, hedeflenen başarıdan uzaklaşmaya başlarsa teknik heyetten hesap sorulur. Gerekirse bazı futbolcuların kulağı çekilir, olmazsa süresiz kadro dışı bırakılır. Beklenen başarı gelmezse kulübün taraftarları her maçta "Yönetim istifa!" protestosu yapar. Gelen tepkilere kulüp daha fazla direnemez ve sonunda teknik direktörün görevine son verilir. Yerine yeni bir teknik heyet getirilir. Takımdaki kötü gidiş devam ederse kulüp, olağanüstü kongreye giderek mevcut yönetim ya güven tazeler, ya da yerlerine yeni bir yönetim gelir. Anlayacağımız kulüpteki futbolcudan, teknik heyete ve kulüp başkanına varıncaya kadar herkes hesap verir ve bedelini öder.
Hep merak etmisimdir, kulüplerimizdeki bu hesap verme, hesap sorma, niçin diğer kurumlarımızda yoktur? Örnek mi istersiniz? Mesela MEB başarılı bir kurum mudur? Hepimizin malumu olduğu üzere bu ülkede eğitim ve öğretimden kimse memnun değil. Herkes dertli. Hatta sürekli "Ne olacak bu eğitimin hali" diye serzenişte bulunur, hatta isyan ederiz.
Her türlü tedbir alınmasına, sürekli sistem ve sınav değişikliğine, okul yönetimlerinin yenilenmesine, müfredatların değiştirilmesine, haftalık ders yükünün artırılmasına, Bakanlığın okulları fiziki ve alt yapı ile donatmasına, okulların maddi ihtiyaçlarının büyük çoğunluğunun karşılanmasına, okullarda yetiştirme ve destekleme kursları açılmasına rağmen istenilen başarı bir türlü gelmiyor.
Başarının gelmemesine değişik gerekçeler bulunabilir. Başta Bakanlık olmak üzere veli, öğrenci ve vatandaşına kadar hemen hemen herkes başarısızlığın nedeninin öğretmen olduğu konusunda hemfikir. Bu yüzden Bakanlık, öğretmeni dört yılda bir sınava tabi tutma ve her yıl veli ve öğrenci vb. kişilere puanlatma gibi yeni kriterleri devreye sokmaya çalışıyor. Sonuç ne mi olur? Şimdiden bir şey söylemek mümkün değil. Ama benim gördüğüm, kimsenin bedel ödemediğidir. Haydi öğretmeni sorumlu tuttuk, suçu onun üzerine yıktık. Eğitim ve öğretim belini doğrultabilecek mi? Ya doğrultamazsa birileri özellikle karar verici veya uygulayıcılardan bedel ödeyen olacak mı? Yoksa işin sonunda "Bu öğretmenlerle bir yere varılmaz, çünkü elimizdeki malzeme bu" deyip suçu yine öğretmene yıkarak aynı üst düzey yetkililerle yola devam mı edeceğiz? Yani üst kademeden "Başarısız oldum" deyip istifa eden olacak mı veya onlardan istifaları istenecek mi?
Bence MEB'e, futbol kulüplerindeki başarı ve başarısızlık kriterini getirmekte fayda var. Bedel ödeneceği zaman öğrencisinden, velisine; öğretmeninden, okul yöneticisine; ilçe şube müdüründen, ilçe milli eğitim müdürüne; il milli eğitim müdüründen, daire başkanına; genel müdüründen, müsteşar yardımcısına; müsteşardan, bakanına varıncaya kadar bedel ödemelidir. Bedel derken herkesi asıp keselim demiyorum. Etik olan, üst düzey yöneticilerin istifa etmesidir. İstifalarından geçtim, öz eleştiri yapıp "Yürürlüğe koyduğumuz sistemin eksiklikleri ortaya çıktı, biz bu modeli uygulamamalıydık. Bu modeli ben önermiştim. Bütün suç bende" diye mütevazı davranan ve suçu üstleneni görmedim. Halbuki futbol kulüplerinde takımın başındaki teknik direktörler, maç sonrası düzenlenen basın toplantısında çoğu zaman "Takımın mağlup olmasında tüm sorumluluk bende, taraftarlarımızdan özür diliyorum" diyerek mağlubiyetin faturasını kendisine kestiklerine şahit oluyoruz. Neden bizim MEB'de faturayı kendine kesene rastlanmaz, niçin kimse burnundan kıl aldırmaz? Niye üzerilerine alsınlar ki? Nasıl ki bizde suçlu belli: Öğretmenler. Suçlu belli iken suçlu aranmaz bizde.
Kimse kusura bakmasın, hep öğretmeni suçlu gören bu kafa yapısıyla eğitim ve öğretimimiz bir yere varmaz. Yine unutulmasın ki at sahibine göre kişner... 04.03.2018
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder