Ana içeriğe atla

Konyaspor'da İşler İyi Gitmiyor


Bir zamanlar yönetici bulmakta zorlanan Konyaspor, bir ekibin yönetimi üstlenmesiyle birlikte önce Super Lig, lig üçüncülüğü, ardından Ziraat Türkiye Kupası ve Super kupa ile kurulduğu andan bugüne en büyük başarıyı gösterdi. Birkaç yılda arka arkaya gelen bu başarılar Konyalıları fazlasıyla memnun etti. Takım Avrupa maçlarında bir varlık gösteremese de çıta yükseltmişti.

2017-2018 sezonuna gelince takıma nazara mı geldi, bilinmez. Takım teklemeye başladı. Neredeyse maç kazanamaz oldu. Hatta ligin altlarına demir attı. Taraftarın sabrı taşmaya başladı. Kötü gidişe son vermek için teknik direktöre yol verildi, bir başkasıyla yola devam kararı alındı. Ara dönemde transfer yapıldı, kiralık futbolcu alındı. Bu hafta, öbür hafta derken istenilen başarı bir türlü gelmedi. Dengimiz takımlara bile sahamızda oyunumuzu sergileyemedik. Derken ikinci teknik direktörle de yollar ayrıldı. Ardından Konyaspor daha sezonun ortasında üçüncü hocasıyla sözleşme imzaladı.

Her bir hoca yeni bir umuttur. Umarım yeni hoca, takıma moral motive olur da takım bir çıkış yakalar. Bu sezon üst sıralarda tutunur diye umutlanılan takım küme düşmez. Şu anda seyircisi ve yönetimiyle herkes, takım küme düşmesin diye çabalıyor. Daha her şey bitmiş değil, takımların arasında makas iyice açılmadı. Ardı arkasına kazanılacak iki maç, takımı yine eski havasına getirecektir.  Yeni bir hoca değişiminde felaket tellallığı yapmak istemem ama takımın başına getirilen kişi, bildiğim kadarıyla hangi takımı almışsa sonunu getirmedi. Birkaç hafta çalıştırdıktan sonra çekti gitti. Geçmiş örneklerine bakınca aynı tavrı burada da gösterir diye düşünüyorum. Keşke hoca seçiminde biraz acele karar verilmeseydi. Umarım yanılmış olurum.

Değinmek istediğim bir başka husus da takımda işler kötü gidince bütün oklar Konyaspor Yönetim Kuruluna döndü. Yönetimden biri, alınan bir futbolcu veya gönderilen bir hoca ve yerine getirilen bir teknik direktörle ilgili taraftarı bilgilendirme yoluna gidince taraftar, “Siz ne zaman gideceksiniz, daha ne duruyorsunuz, sonunda takımı düşüreceksiniz” benzeri acımasız yorumlar yapıyor. Tamam, işin başında yönetim var. Takımda iyi şeyler olmayınca eleştiriden yönetim de payını alacaktır ve almalıdır. Fakat eleştiri seviyesini korumak gerekiyor diye düşünüyorum. Bu yönetim değil miydi kimsenin sahip çıkmadığı bir dönemde takımın başına gelip ve takımı birkaç yıldır başarıdan başarıya götüren. Haydi diyelim ki yönetim istifa etsin. Yerine kim gelecek, takım bu vaziyette iken kim üstlenir bu görevi. Sonra olağanüstü kurula gitmek şu durumda zaman kaybından başka bir şey değil. Çünkü nereden bakarsanız olağanüstü bir kurul için en az iki aya ihtiyaç var. Yeni yönetim geldiği zaman neredeyse lig sezonu biter, düşecek ve çıkacak takımlar belli olur.

Bence şu anda taraftarı, futbolcusu, yönetimi ve teknik heyetiyle birlikte kenetlenip bu badireden nasıl çıkabiliriz diye düşünelim. Temenni etmem, ama farz edelim ki takımın ligden düşmesi kesinleşti. İşte o zaman önümüzdeki sezona takımı hazırlayacak yeni bir yönetime ihtiyaç olur, takım bir taraftan formalite maçlarını yaparken diğer taraftan da yeni yönetim seçilir. Şu durumda bundan başka yapılabilecek bir şey yok görünüyor. Yine yönetimi eleştirelim ama insaf sınırlarını aşmadan. 05/03/2018, Ramazan Yüce, Konya


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde