Ana içeriğe atla

"Performans Notumu Nasıl Yükseltebilirim" Diyorsan Düş Peşime!


MEB, yürürlüğe koyduğu Öğretmen Strateji Belgesiyle dönülmez bir yola girdi. Gelen tepkiler üzerine bir yıl ertelese de kamuoyunda  veli ve öğrencilerin öğretmenlerine not vermesi şeklinde anlaşılan bu belgenin başarılı olacağına ve öğretmenlerin performansının yükseleceğine Bakanlık, o kadar inanmış olmalı ki yürürlüğe koymak için can atıyor.

Büyüklerimdir, ne yapsa yeridir, bize laf düşmez. Bize gereken ağlayıp sızlamak değil; veli ve öğrenciden nasıl yüksek puan almanın yollarını bulmaktır. Siz, bu iş nasıl olacak diye bekleye durun. Erken kalkan yol alır misali, ben kendim için bir yol haritası belirledim bile.

Hedef kitlemin birinci sırasında öğrencilerim var. Şayet onları ikna ve memnun edersem velilerini de çantada keklik bileceğim. Çünkü çocukları için saçını süpürge eden velilerimiz, çocuklarının memnuniyetinden bigâne kalmayacaktır. Bu bana yol, su, elektrik olarak geri dönecektir. Önce müşteri, pardon öğrenci memnuniyeti önemlidir. Bunun için:
1. Başarılı olsun veya olmasın -ki başarısız öğrenci yoktur, olsa olsa başarısız öğretmen vardır- tüm öğrencilerimin yazılı, performans ve proje puanlarının aritmetik ortalaması, şu andan itibaren yüz üzerinden yüzdür. Bunun için gerekirse sınavdan önce cevaplarıyla birlikte soruları vereceğim. Buna rağmen öğrencim soruyu eksik yaparsa -ki heyecandandır- kendisi ile özel bir görüşme yaparak kağıdını gözümün önünde düzeltmesini isteyeceğim. Öğrencim, "Benim zamanım yok, buna vakit ayıramam, düzelteceksen sen düzelt, şayet düzeltmezsen sene sonu görüşürüz" derse yazılı kağıdındaki yanlışları hiç üşenmeden bizzat kendim seve seve düzelteceğim.
2. Öğrencim derse benden sonra gelirse ona niçin geciktin demeyeceğim. "Hoş geldin yiğidim! Zahmet edip lütfetmişsin, iste dersimi tümden senin için feda edeyim" diyeceğim.
3. Öğrencim ders dinlemek istemiyor mu? Ayağa kalkıp dolaşmak mı istiyor. Yavrum, maşallah, ne güzel kalkıp dolaşıyorsun diyeceğim.
4. Ders esnasında veya bahçede öğrencimi sakin bir şekilde görünce "Yavrum! Neyin var, bir derdin varsa lütfen söyle. Senin için elimden geleni yaparım, biliyorsun. Hatta saçımı süpürge bile ederim. “Müdüre kızdım” derse gerekirse müdürü de karşıma alırım.
5. Öğrencinin kıyafeti okul kıyafeti değilse "Yavrum bu kıyafet sana ne güzel uymuş, uzun saç sana ne güzel yakışmış, okul idaresi seni uyarırsa lütfen benim yanıma gel. Şayet o anda beni göremezsen şu benim telefon numaram. Lütfen 7/24 beni arayabilirsin, diyeceğim.
6. Öğrencim bana ne eleştiri getirirse getirsin müşteri daima haklıdır, bilhassa haksız olduğu anlarda düşüncesiyle ona,  “Ben demokrat bir insanım, istediğini söyleyebilirsin” diyeceğim.
Öğrenciyi kafa kola aldıktan sonra sırada velilerle görüşmem olacaktır:
1.      Velilerime her cuma olmak üzere bayram vb günlerde kutlama mesajı göndereceğim.
2.      Tüm velilerime en kısa zamanda ev ziyaretleri yapacağım. “Çocuğunuz benim hakkımda olumsuz ne söylerse yerden göğe kadar haklı” diyeceğim. Ayrıca, “Efendim! Siz ve çocuğunuz not kaygısı çekmesin. İbrahim peygamberin misafirperverlikte gösterdiği sahaveti ben de not vermede göstereceğim.
3.      Ziyaretim esnasında velim bir gaflette bulunup da çocuğu hakkında “çalışmıyor” şeklinde bir eleştiri getirirse “Beyefendi! Çocuğunuza haksızlık etmeyin, Aslında çocuğunuz çok zeki. Çocuğunuz, ergenliği biraz zor atlatıyor, ayrıca arkadaş kurbanı. Naçizane ben rehberlikte biraz eksiğim. Çocuğunuzun en kısa zamanda bu badireden kurtulacağına inanıyorum” diyeceğim.
İçinizden iş performansa dayanınca adamın veli ziyareti yapacağı geldi şeklinde bir eleştiri getiren olursa iftira atıyorsunuz, derim. Veya ziyaretim esnasında veli, “Sayın hocam, hangi dağda kurt öldü?” derse “Tek amacım, hizmettir. Kimseden bir beklentim yoktur. Kendim için bir şey istiyorsam namerdim. Tek derdim sizi ziyaret edesim geldi” olacaktır.

Veli ziyareti yaptıkça bir evde yaptığım hatayı diğer evde yapmayacak şekilde nabza göre şerbet misali kendimi yenileyeceğim. Hâsılı velim ve öğrencim, yüzüme tükürse bile temel felsefem “Ya Rabbi, şükür!” olacaktır. 04/03/2018, ramazan Yüce, Konya

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde