Bu sene kışı görmeden bahar geldi. Biraz serin geçse de
bahar kendini hissettirmeye başladı iyice. Ağaçlarımız çiçek açtı. Park ve
bahçelerimiz rengârenk çiçeklerle dolu. Tabiatın en güzel harikasını yaşıyoruz
bugünlerde. Havaların üşütmeyecek bir seviyede olması, ağaçların çiçek açması
çoğumuzu park ve bahçelere itti. Amaç seyir zevkimizi gidermek. Oturacak ve
güzel bir ortam varsa niçin atmayalım kendimizi. Zira park ve bahçeler bunun
için var.
Doğru dürüst soğuk ve karını görmediğimiz kışı geride
bırakıp bahara merhaba derken bir dostumla karşılaştım geçen gün. Dertli mi
dertliydi. Garibimin evi belediyeye ait bir parka bakıyor ve her gün parkın
önünden geçmek zorunda. “Gençler, parklara akın etti, sarmaş-dolaşlar. Utanma,
sıkılma da yok. Ne yapacağımı şaşırdım. Yazı konusu yapsan” dedi bana ayaküstü.
Birkaç defa bu konuyu yazı konusu edindim desem de “Sen yine yaz” deyince
hepimizin ortak derdi olan bu konuyu sipariş de olsa ele almaya karar verdim.
Kızın, erkeğe; erkeğin kıza ilgi duyması kadar doğal bir
şey yok. İnsanların ve gençlerin parklara akın etmesine de bir diyeceğim yok.
Herkes istediği parkta seyir, dinlenme ve muhabbet etme hakkını tepe tepe
kullanır. Ama kullandığımız parklar kamuya ait, herkese açık yerler. Park ve
bahçeleri gizli-kaçamaklı aşk yuvasına çevirme konusunda duyarlı olsak fena
olmaz diyorum. Eğer gençlerimiz
gönül eğlendirmek niyetindeler ise bu sevdadan vazgeçseler iyi olur. İlla gönül
eğlendirmeye devam edeceklerse -hiç tavsiye etmem- bunun yeri, umuma ait yerler
değil; gizli-kaçamak diyebileceğimiz sote yerler bu iş için daha uygun. Yok,
ciddi ciddi evlenmeyi düşünüyorlarsa bunun yolu da park ve bahçelerde ilanı aşk
yapmak değil; aile büyüklerine giderek “Biz karar verdik, bir yastıkta kocamak
istiyoruz” demeliler. Güpegündüz, herkesin gözünün önünde bu yaptıklarını iyi
bir şey sanıyorlarsa bilsinler ki yapılanı çevre hoş görmüyor. En iyisi, iyi
olarak gördükleri bu hayatlarını kendi aile ortamlarında yapsalar fena olmaz
diyorum.
Niyetim ahlak abidesi kesilmek, namus bekçiliği yapmak hiç
değil. Herkes kendi namusunun bekçiliğini yapar ve yapmalı. Gençlerimiz evlilik
öncesi ilişkilerinde ne şekilde davranmaları gerektiğini bilmiyorlarsa eğer, ilk
önce Kur’an’ın “Kıssaların en güzeli” diye tavsif ettiği Yusuf süresini
okuyarak işe başlayabilirler. Sürede; kimsenin göremeyeceği, kapalı bir
ortamda, Züleyha’nın yanında yaşamak zorunda olan Yusuf’un, Züleyha’ya; Züleyha’nın
da Yusuf’a ilgi duyduğunu, Züleyha’nın şiddetli bir şekilde arzulamasına rağmen
Yusuf’un harama uçkur salmaktan kaçındığını ve bundan dolayı hapse gitmeyi göze
aldığını görebilir gençlerimiz.
Gençlerimiz kendileri bilir. Zira hayat onlarındır. Ama
unutmasınlar ki içimizde yaşıyorlar, bir başkasına kötü örnek olmamalılar. Her
nerede olurlarsa olsunlar “Ellerine, bellerine, dillerine,” hal ve
hareketlerine dikkat etmeliler. Kendileri, ne kadar özgür düşünürlerse
düşünsünler içindeki yaşadıkları toplumun değerlerine karşı hassasiyet gösterme
gibi bir sorumlulukları vardır. Biz bunu gençlerimizden bekliyoruz. Allah
hepimize en yakışıklı erkek diyebileceğimiz Yusuf peygamber gibi ahlak versin;
harama yönelmekten, harama götüren yollardan sakınmayı nasip etsin ve Yusuf’u
örnek alanlardan eylesin. 29/03/2018, Ramazan Yüce, Konya
* 31/03/2018 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
* 31/03/2018 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder