Bugün Kültürpark'ta bulunan Konya İl Halk Kütüphanesine
uğradım. Açıldığı andan bugüne üçüncü gidişim. Konya'nın en işlek ve gözde
yerinde bulunan bu kütüphane, güzel bir işlevi yerine getiriyor. İçeride temiz,
sessiz ve müreffeh bir ortamda kitap okuma, ders çalışma, ödünç kitap alma
imkanı sağlıyor insanımıza.
Geleceğimiz adına sevindirici bir durum göze çarpıyor,
kütüphanenin salon ve koridorlarında gördüğümüz kişilerin kahir ekseriyetinin
öğrenci ve genç oluşu. Emsallerinin Zafer alanında ve Kültürpark'ta adımladığı
saatlerde bu gençlerimiz, kendilerini kapalı yerdeki kütüphane salonlarına
hapsetmiş. Bu kütüphaneyi şehrimize kazandıran Konya Büyükşehir Belediyesini,
içini kitapla donatan ve işleten Kültür ve Turizm Müdürlüğünü ve buradaki
imkanlardan faydalanan gençlerimizi tebrik ediyorum. Özellikle buradan faydalanan
gençlerimizin sayısının artmasını canı gönülden arzu ediyorum. Allah emeklerini
yağlı etsin, okuduklarıyla yaşamayı, bu ülkeye hizmet etmeyi Allah onlara nasip
etsin.
Her girişimde hayran kaldığım İl Halk Kütüphanesinin
işletilmesi konusunda ve buradan ödünç alınan kitaplar konusunda eleştirilerimi
dile getirmek istiyorum. Girişte bulunan bilgisayardan birinin başına geçerek
aradığım kitabın kütüphanede mevcut olup olmadığını öğrenmek için "Katalog
Tarama" ekranını kullandım. Aradığım kitaptan kütüphanede 9 adet kitap
olduğunu, fakat hepsinin ödünç alındığını, 15 günlük okuma süresini geçtiği
halde teslim edilmediğini gördüm. Teslim edilme süresini 3-5 gün geçmemiş, 2013
yılında teslim edilmesi gereken kitap bile teslim edilmemiş. Hepsinin üzerinden
kaç yıl geçmiş. Bu şekilde ödünç alınıp da teslim edilmeyen ne kadar kitap
vardır? Bunu bilse bilse oradaki görevliler bilir. Katalog taramadan önce
salonlardaki bir görevliden aradığım kitabı sorduğumda bir dokunup bin âh
işitmiştim: "Maalesef aradığınız kitap yok, ne kadar varsa hepsi ödünçte.
Süresi geçmesine rağmen teslim edilmedi. Üye olurken verdiği numarayı arıyoruz,
ya telefon kapatılmış, ya cevap verilmiyor, ya da kem-küm..." dedi. “Üye
olunurken depozite alsanız o gelmeyen kitapların hepsi gelirdi. Niçin böyle bir
yol izlemiyorsunuz?” dedim. "Bakanlık, para alınmasına karşı" dedi. “Para
almıyorsunuz, depozite üyelik kapatılırken geri verilir, raporlayın bu durumu,”
dediğimde "Bakanlık, paranın her türlüsüne karşı" dedi tekrar.
"O zaman gelecek diye bekleyin giden kitapları. Bizim Bakanlık da
okullarda Takviye ve Yetiştirme Kursu açtırır. Bu kurslar da bedava. Çoğu kimse
yazılır; devam etmez, devlet o kadar masraf eder, öğretmen 3-5 kişiye talim
eder" dedim, ayrıldım.
Gelelim ödünç kitapların geri getirilmeyip iç edilişine.
İçinizden "Yeter ki okusunlar, götürüp getirilmesin. Kitap dediğin bedeli
ne kadar, helâli hoş olsun" diyebilirsiniz. Ben sizinle aynı kanaatte
değilim. Mesele geri gelmeyen kitabın bedeli değil, emanet anlayışımızdır,
emanete gösterdiğimiz duyarlılıktır. Bugün üç kuruş bedeli olan kitaba tenezzül
eden, yarın eline fırsat geçerse nelere ihanet etmez. Biz gençlere kitap
okutmadan önce alınan bir emanetin zamanında geri verilmesini öğretmemiz lazım.
Etik ve ahlaki değerlerin onların davranışlarına sirayet etmesi için ne
yapmamız gerekir? Bunun üzerine kafa yormak gerek.
Kültür Bakanlığı veya bir başka bakanlık, yapacakları
hizmeti bedava yapma hastalığından veya iyi niyetinden vazgeçmeli her şeyden
önce. Bedava işin hizmeti olmaz, az veya çok bir bedeli olmalıdır. İlgili
Bakanlık, "Alınsın, okunsun, gerekirse kendisinin olsun, ben ihaleyle
yayınevlerinden yükler dolusu kitap alır, yine gönderirim, asla depozite de
olsa para alınmayacak" diyorsa ben de derim ki: "Siz kimin parasını,
kime ulufe olarak dağıtıyorsunuz, bir defa bulunduğunuz yerde millet adına amme
hizmeti yapıyorsunuz, harcadığınız her bir kuruş kendi cebinizden çıkmıyor, her
bedava hizmet, yol-su-elektrik olarak vatandaşa külfetli olarak geri döner. Bir
defa bulunduğunuz makam da milletin size verdiği bir emanettir, emaneti bu
şekil hoyratça kullanamazsınız. Eğer illaki hizmet diyorsanız o zaman
şehirlerde il halk kütüphanesi açmanıza gerek yok. Kim, hangi kitabı istiyorsa
olmazsa kitabı evine gönderin. Hem bu tipler kütüphaneye kadar gelip yorulmamış
olur. Ayrıca kütüphanede görev yapan onca görevliye maaş ödememiş ve binanın
masrafıyla yüz yüze kalmamış olursunuz.
Siz devlete bakmayın gençler! “İnadım inat,” der, yoluna
devam eder. Siz bari insafa gelin, o okumak ve geri vermek üzere aldığınız
kitapları geri getirin, evinizde durarak o kitaptan bir daha kimse
faydalanamaz, getirin ki bu kitaplardan ödünç almaya gelen niceleri
faydalansın. Evde tutarak o kitabın turşusunu da kuramazsınız... 18.03.2018,
Ramazan Yüce, Konya
* 24/03/2018 günü Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
* 24/03/2018 günü Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder