1993 yılında
askerdeyim. Bol bol seminer ve konferans dinliyoruz. Yine bir gün askeriyenin
konferans salonunda Ankara’dan gelen bir albayımız konuşma yapıyor. Salon hınca
hınç dolu. Askersin, elin mahkum, doldurmaktan başka çaren de yok zaten.
İçeriğini pek hatırlamasam da albayımız güzel bir sunum yaptı. Konferansın
bitiminde eratın soru sormasına imkan sağlandı. Bir askerimiz, “Komutanım! NATO
içerisinde en güçlü ikinci ordu bizde dediniz. Erat yönünden güçlü olabiliriz.
Ya silah ve teçhizat yönünden durumumuz? Bildiğim kadarıyla birçok savaş
malzemesini dışarıdan alıyoruz. Etrafı düşmanla çevrili güzel ülkemizin niçin
bir savunma sanayisi yok.” şeklinde bir soru sordu. Albay, “Arkadaşlar! Kendi milli
savunma sanayimizi kurmaya gerek yok. İleri ülkeler silah ve teçhizatın her
türlüsünü ve en iyisini yapıyorlar. Bastırır parayı alırsın.” dedi.
Askerin güzel sorusuna
komutandan, “Arkadaşlar! Bu işlerde biraz milli düşünmek, kendi silahımızı
üretmek için çalışmamız gerekir, ama maalesef bu alanımız bakir. Bugüne kadar
yapılmadı, yapılamadı veya yaptırılmadı. Siz bu soruyu sorarak yetkililerimize
bu konuda daha iyi düşünmeleri gerektiğini hatırlattınız. Sizin gibi milli
düşünen gençler geliyor, inşallah en kısa zamanda milli sanayimizi de kurarız”
deseydi soru soranın aldığı alkıştan fazlasını albayımız alırdı. Maalesef
komuta kademesindeki askerimizin bu bakış açısı ben dahil salondaki kimseyi
tatmin etmemişti.
Türkiye’nin Afrin’e
yaptığı ‘Zeytin Dalı’ operasyonu bazı ülkelerin hoşuna gitmedi. Bakmayın siz “Türkiye’nin
endişelerine hak veriyoruz” diye ardı arkasına açıklamalar yapıldığına.
Yıllardır canı yanan ülke, hiçbir ülkenin endişesine aldırış etmedi ve Afrin’deki
terör yuvasına bir operasyon başlattı. Bazı ülkelerin endişesi terör örgütü
lehine fiiliyata dönüştü. Sanırım işittiniz: “Almanya, Türkiye’ye verdiği
Leopard tanklarının modernizasyon işini askıya aldığını” duyurdu. Utanmasa benim tankımı dostuma karşı
kullanamazsın diyecek. Zaten bunun Türkçesi bu. Sanki tankı bize bedava verdi.
Gördüğünüz gibi albayımızın dediği gibi bastırmışız parayı, almışız tankımızı.
Ama bir devlete karşı değil, dünyanın terör listesine aldığı bir örgüte karşı bile
kullanmamıza sıcak bakmıyor Almanya.
Aslında biz bu filmi 74
Kıbrıs harekâtında bize ambargo
uygulandığında görmüştük. Nedense o günden 1993 yılına geldiğimiz zamanda bile
tedbirimizi almamışız. 1974 Kıbrıs Harekâtını görmüş bir subayımızın 1993
yılında hala milli sanayiden yana dem vurmaması beni düşündürmüştü. O zamanki
komuta kademesinde bu şekilde düşünen asker ve siyasilerimizin sayısı da
azımsanamayacak kadar çoktu muhtemelen. 2018 yılında iş başa düşüp terör
odaklarına bir operasyona kalkıyorsun. Bildik manzara tekrar karşımıza çıkıyor.
Merak ediyorum, ben bu tankları kendimize tehdit olanlara kullanmayacağım da
piknikte mi kullanacağım?
Yıllardır bu milleti “Al
bende en iyisi var, sana vereyim, sen uğraşma” diyerek paramızı alıp
sömürmüşler. Bereket bugünün asker ve
siyasileri geçmiş asker ve siyasiler gibi düşünmüyor, savunma sanayimize ağırlık
veriyor. Görsel ve yazılı medyadan izleyip okuduğumuza göre savunma sanayimizin
yüzde yetmiş beşi milli unsurlardan oluşuyormuş. Demek ki isteyince oluyor. Devlete
bu zihniyet hâkim olduktan sonra bugün yüzde 75’ini yapan, yarın yüzde yüzünü
de yapar. Yeter ki istensin, yeter ki milli düşünülsün. Milli sanayimizin
tamamı bize ait oluncaya kadar dışarıdan silah ve mühimmat alınırken askeri ve
siyasilerin, anlaşmayı daha sağlam yapmasında fayda var. Hatta “Ben bunu senden
alıyorum ama gerekirse bu aldığımı sana karşı da kullanabilirim, vereceksen bu
şekilde anlaşma yapalım” demelidir.
Almanya’nın 2018'de
bize bu yaptığı kulağımıza küpe olsun, kendi silahımız ve teçhizatımızı tamamen
kendimiz yapalım. "Kötü komşu, kişiyi mal sahibi yapar" atasözümüzü de yeniden hatırlayalım. 26/01/2018, Ramazan YÜCE, Konya
** 26/01/2018 günü 'kahta.soz'de yayımlanmıştır.
** 26/01/2018 günü 'kahta.soz'de yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder