22 Ocak 2018 Pazartesi

Aynı mahallede yalnızlara oynamak

Bir yerleşim yeri olan mahalle denince aynı muhitte oturan ve birbirine yakın ve uzak komşu akla geldiği gibi aynı fikri savunan ve aynı düşünceden beslenen insanların oluşturduğu mahalle de anlaşılır.

Bir şehrin, bir beldenin en küçük yerleşim yeri olarak bilinen mahalle denince aynı zamanda birbirine komşu insanlar akla gelir. Önceleri yanlamasına oturmuşuz birbirimize. Yayılmışız arzın toprağına. Evimizin her bir köşesinden kırk ev komşu kabul edilirdi ve komşu hukuku önemsenirdi. Bir yere yerleşeceğimiz zaman komşunun önemini göstermek için 'Ev alma, komşu al' zira 'Komşu, komşunun külüne muhtaç' denirdi. Hatta "Cebrail, bana komşu hakkında o kadar bahsetti ki, komşuyu komşuya mirasçı kılacak zannettim" der Hz Muhammed.

Nüfusun artması ve şehirleşme mantığının değişmesiyle birlikte müstakil evler, yerini diklemesine çıkan evlere/dairelere bıraktı. Gökdelenler gibi apartmanlarımız var şimdi. Bazı apartmanlarımız bir köy, bir belde bir mahalleyi barındırıyor bünyesinde. İç içe geçmiş apartman hayatında neredeyse kimse kimseyi tanımıyor. Ortak yaşama kültürü de oluşmuyor aralarında. Çünkü kan ve doku uyuşmazlığı olan ne kadar kişi varsa toplanmış bir yerde. Herkes girdiği ve çıktığı daireyi biliyor sadece. Kazara evde ölsen ancak kokundan dolayı haberdar olurlar senden. Hasılı komşuluk ilişkileri kalmadı artık. Kimse "Aynı mahallenin çocuğuyuz" demiyor.
*** 
Mahalleden anladığımız bir de farklı yerlerde oturmakla beraber aynı fikir ve düşünceyi paylaşan insanlar anlaşılır. Bunlarda yer birlikteliği yoktur ama duygudaşlık vardır. Bu tür mahallelerde eskiden farklı ses, farklı yol gösterenler ilgi ve itibar görürdü. Şimdilerde buralarda farklı düşünmeye geçit verilmiyor. Tek ses hakim. "Efendim, bu işi şöyle yapsak, zira sizin bu yapacağınızda şöyle aksaklıklar olabilir" şeklinde bir görüş öne sürsen dışlanır ve horlanırsın. Aralarına almazlar, yanlarına varsan sana şüpheyle bakarlar. Niye geldi derler. Kendi kabuğuna çekilerek uzaklaşırsın, gelmiyor derler. Uzaktan konuşursun, niçin burada konuşmuyor, başkasına mesaj veriyor, denir. O kadar yabancılaşır veya yabancı görürler ki susman da batar, konuşman da.

Aynı dili konuştuğun, aynı fikir ve düşünceyi savunduğun mahallen seni yük olarak görmeye, varlığından rahatsız olmaya başlayınca kendini mahallende yalnız hisseder, yalnızlara oynarsın. Ne yapacağını şaşırırsın. Anlaşılmadığına kahredersin. Çünkü bu mahallede farklı fikre tahammül yoktur. Bu duruma mahalle baskısı da diyebiliriz.

Unutmayalım ki kendi mahallesinde farklı bir fikir öne sürmeye veya farklı bir fikir görmeye tahammül edemeyenler öbür mahallelere hiç tahammül göstermezler.  Bugün inanç ve fikir hürriyetine önem verdiğini, müsamahalı olduğunu söyleyenler yarın ellerine tüm imkanlar geçse farklı fikri mahallesinin yanından bile geçirmez. Hatta yaşatmaz. Fikir hürriyetinden bahsedenler eğer samimilerse önce kendi mahallesindeki farklı fikirlere, metotlara tolerans göstermeyi bilmeleri gerekir. 22.01.2018 Ramazan Yüce, Konya

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder