Ana içeriğe atla

Siyah Önlükten Beyaz Önlüğe

İlkokul 5'i siyah önlükle bitirdim. Bizden önce kaç nesil bu şekilde okula gitti geldi, ben mezun olduktan sonra ne kadar devam etti bilmiyorum. Çünkü sonradan mavi önlüğe geçildi. Şimdilerde pek mavi giyen de kalmadı. Zira her okulun kendine has okul kıyafeti var. Okul değiştirdikçe veli, çocuğunun kıyafetini yenilemek zorunda.

Niyetim okul kıyafetinin şeceresini yazmak değil. Niçin başka renk değil de siyahtı Türkiye'nin okullarındaki renk? Yetkili irade bir mesaj mı vermek istiyordu? Bu ülkenin halkı cahil olduğu gibi onların çocukları da bilgisizdir, tıpkı bu önlük gibi mi demek istedi, bize bu siyah önlüğü dayatırken? Biz sizi bu şekilde alıp okutacağız, beyninizi aydınlatacağız mı niyetleri vardı?

Renk renktir, hepsi gökkuşağının renkleridir. Birinin diğerinden üstünlüğü yoktur. Tıpkı insanların ırk ve renk bakımından yekdiğerine üstün olmadığı gibi. Ama özünde olmasa da biz renklere farklı anlamlar vermişiz. Olumsuzlukları genelde siyaha yani 'kara'ya yüklemişiz. Çiller döneminde ekonomik kriz, çarşamba günü olduğu için o güne 'Kara Çarşamba' denmişti. Kışın sert geçtiği, karın bastırdığı, hayatı olumsuz etkilediği kışlara basın, 'Kara kış bastırdı' diye başlık atar. Yine son günlerde basın ve sosyal medyada gündem oluşturan bir gün var: 'black friday' yani kara cuma. Ekonomik durgunluğu aşmak, tüketiciyi alışverişe yöneltmek amacıyla ABD tarafından her yıl 'Şükran Günü'nün ardından gelen cumaya bu ad verilmiştir. Bir şey ABD tarafından başlatılır da dünya bigâne kalır mı bu duruma? Hemen hemen her ülkeden birçok firma katıldı, adına 'kara cuma' verilen bu alışveriş çılgınlığına. Herkes katılır da Türkiye katılmaz mı bu kampanyaya? Çok Uluslu Şirketlerin (ÇUŞ) içimizdeki temsilcileri, mağazalarının vitrinlerine 'black friday' yazarak bu indirim kampanyasına katıldı. Kambersiz düğün olmazdı tabii. Beş milyon doların üzerinde harcama yapılmış bu günde. Çılgın bir rakam bu. 

Yüzde 80'lere varan indirimler sayesinde insanların birbirini çiğnercesine mağazalara akın ettiği, mağazaların boşaldığı, alıcı ve satıcının kazandığı, ekonomiye canlılık getiren bu güne niye 'kara cuma' dendi? Anlamak zor. Aslında böyle bir güne kara cuma denmekten ziyade 'bereketli gün' denmeliydi. Sonra niçin cuma seçildi? Burası da muamma... ABD menşeli mağazalar böyle bir günde köşe olurken bizde dini duyarlılığı olanlar hop oturup hop kalktı, 'Bizim cumamız kara değil, hayırlı' diye. Biz adına kara cuma denen bu güne kıza duralım. ABD'liler köşeyi. Bilinçaltlarında bizim bayramımız olan cumayı tiye almak varsa da, anlamak isterlerse eğer bizim cumamızın karası bile onları ihya ediyor. Ama çoğu şeyi anlamasam da bildiğim bir şey var, ABD osursa dünya üzerine pisliyor maalesef.

Niyetim ABD'nin başlattığı 'black friday' değildi. Ama nedense benim ilkokulda giydiğim kara önlük beni 'kara cuma'ya götürdü. Sahi bize küçükken niçin kara önlük giydirmişlerdi? Bizimkilerin kafasında da ABD'lilerin bakış açısı var mıydı, yoksa tesadüf mü? Ya da siyah kir götürür, çabuk kirlenmez, uzun süre giyilir. Zira çamaşır makinesi yok, ya da makinede yıkamak yaygın değil diye mi düşündüler? Veya "Sen şu anda çocuksun; günaha, suça belenmedin; büyüyünce suça karışıp günaha gark olacaksın. İleride böyle kapkara olacaksın. Şimdiden alış" mı demek istediler. Ya da ellerinde bol miktarda siyah renk kumaş vardı da bu şekilde eritmek mi istediler? Niyetlerini maalesef bilmiyoruz. Sonradan maviye dönülmesini de anlamış değilim.

Bu yazıya konu olan; aslında okulun bize hediye ettiği, derslere girerken giymemizi istediği 'beyaz önlük'tü. Çabuk kirlense de insanın içini açan, görüntüyü güzelleştiren bir renktir beyaz. Yarım asrı devirdiğim, ihtiyarlığa adım attığım; günaha, kire belendiğim bir yaşta can simidi gibi yetişti bu beyaz önlük. Bize beyaz önlük giydirmeyi düşünenler iyi niyetli. Bundan zerre kadar şüphem yok. Ama bu yazımda kara-beyaz renkleri konu edindim. Her renge de bir anlam yükledim ya, bu beyaz renge de mutlaka bir anlam yüklemem lazım. Yüklemezsem çatlayıp ölürüm zira. Sanki bu beyaz renkli önlükle bana, "Bir ayağın çukurda artık. Suça ve günaha karıştın. Neredeyse içinin kötülüğü dışa vuracak. Bari beyaz önlüğü giy de kirini gizlesin biraz." demek istemiş olabilirler. Bu yorumum garibinize gitmiş olabilir. Doğaldır bu. Zaten her tasarrufumuz garip değil mi bu dünyada! 

Masum ve günahsız olduğum bir çağda kara önlük, günaha belendiğim çağda ise beyaz önlük. Değerlendirmem hâlâ garibinize gidiyorsa buyurun küçüklüğümde kara önlük, büyüdüğümüzde de beyaz önlük giydirmenin sebebi ne olabilir? Bir de sizden dinleyelim. 28.11.2017 Ramazan YÜCE


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde