Liselere geçişle ilgili yeni
açıklanan sisteme göre ortaokulu bitiren öğrencilerin % 90’ı adrese dayalı
sisteme göre bölgesindeki okullara yerleştirilecek. Her sistemin olumlu-olumsuz
yönleri olabilir. Çünkü hiçbir sistem kendi başına yüzde yüz doğru bir sistem
değildir. Normal şartlarda adrese dayalı öğrenci yerleştirilmesini savunurum.
Çünkü en iyi okul evine en yakın okuldur. Normal akışına bırakılırsa, ayrıca
mahallemizdeki okula; öğrencisiyle, velisiyle, öğretmeniyle, idarecisiyle,
mahalle sakinleriyle gereken önemi verilirse mahallemizdeki okul, pekâlâ
başarılı olur.
Öncelikle tarafların mahallesindeki
okuluna inanması ve kafalarındaki “Mahallemizdeki okul kötüdür” algısını
değiştirmeleri gerekiyor. Bu değiştirilmediği müddetçe biz çok sistem
eskittiğimiz gibi okul da eskitiriz. Aslında okulları okul yapan öğrencinin
kendisidir, bakış açımızdır aynı zamanda. Bakış açımızı değiştirsek her şey
hallolunur. Eğitim ve öğretimle ilgili yazılar yazan Sayın Abbas Güçlü,
19/08/2017 tarihli Milliyet gazetesindeki köşesinde “Harvard’ı dünyanın en
iyisi yapan değerler ne?” başlıklı yazısında şu açıklamaya yer verir: Harvard’ı
temsilen “Prof. Herschbach’a … Harvard’ı farklı kılanın ne olduğunu
sordum. “Bizi farklı kılan bir şey yok…güzel binalar, iyi derslikler, donanımlı
kütüphaneler, iyi hocalar, iyi öğrenciler birçok yerde var. Hepimiz
aynıyız. Bizi farklı kılan, biz değil; bizi öyle görenler” dedi.
Sayın
Güçlü’nün ne demek istediği sanırım anlaşılmıştır. Harvard’ı Harvard yapan
çevrenin, okumak isteyenlerin bakışı. Demek ki okul hakkında güzel düşünmüşler,
meyvesini de güzel bir şekilde topluyorlar. Harvard’a bakan gözleri buraya
getirelim, ya da biz Harvard’a bakan kişiler gibi okullarımıza bakalım,
okullarımız başarı üstüne başarı yakalar. Mahallemizdeki
okulu beğenmez, burun kıvırırsak okulumuzda dünyanın en iyi sistemi uygulansa,
birinci sınıf öğretmen ve yönetici okulumuzda çalışsa inanın mesafe kat
edilmez. Eğri oturup doğru konuşalım, her birimiz en iyi okul, en iyi öğretmen,
en iyi müdür arayışı içindeyiz. Çoğumuz muhitimizdeki okulu beğenmeyip daha
uzaklara çocuğumuzu kaydediyoruz. Çünkü “Bizim okul iyi değil, mahallenin
çocuklarının seviyesi düşük, zaten buraya düzgün öğretmen gelmez” şeklinde bir
algımız var. Biz hep uzağı severiz. Sanırız ki uzaktan gelen davulun sesi hoş
çıkar misali. Evlenirken de böyle değil miyiz? Mahallemizde gelin adayı komşu
kızı veya damat adayı oğlan vardır. Onu hiç görmeyiz. Gözümüzü uzağa dikeriz.
Okullara bakışımız da maalesef böyledir.
Mahallesindeki okulu beğenmeyen, okul
iyi olsun diye çabalamayan ve alıp çocuğunu ötedeki okula veren bir kişiye
kusura bakmasın kendine Müslüman derim. Tüm mahalleli öncelikle kendi
mahallesine, kendi çocuğuna, kendi öğretmen ve idarecisine inanmalıdır. Herkes
önce kendi evinin önünü ve mahallesini temizlemelidir. Güzel gören güzel
düşünür. Kafasındaki olumsuzlukları atamayan kişilerin eğitim ve öğretime
verebileceği bir şey yoktur.
Çocuğumuz hangi okul türüne giderse
gitsin her okulu sahasında en iyi yapmak için tüm paydaşların inanarak ellerini
taşın altına koymalıdır. Hepsi inanırsa mahalle okulunda iyi bir sinerji
meydana gelecektir.
Sonuç, kötü olarak gördüğümüz okul
kötü, iyi olarak gördüğümüz okul iyi olacaktır. İnanmıyorsanız haydin hep
birlikte deneyelim. Zaten denemediğimiz sistem kalmadı. Bunu da denersek bir
şey kaybetmeyiz. 05/11/2017
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder