Yeni
ortaöğretime geçiş sistemini açıklarken Sayın Bakan, "Esas gayemiz sınavsız liselere geçişi
sağlayabilmektir. Bunun için ne yapmak lazım? Bizim bütün liselerimizi fen
lisesi ayarına, sosyal bilimler ayarına ve proje okulları ayarına çıkarmamız
lazım. Bu yolda gerçekten çok büyük mesafe kat ettik, bunu gururla
söyleyebilirim. Fen lisesi sayımız 302, öğrenci sayısı 120 binin üzerinde. 12
bindi öğrenci sayısı, 120 binin üzerine çıkardık. 10 kattan fazla arttırdık.
Hiçbir bölümde böyle bir artış da yok." dedi. Türkçesi yeni sistemle
hedeflerinin tüm liseleri fen liseleri ayarına çıkarmak. Kulağa hoş gelen bu
cümleyi duyunca 'eyvah' dedim. Niçin mi?
Bakanın
fen liseleriyle ilgili bu açıklaması bana Sabık MEB Bakanı Nimet Çubukçu'yu
hatırlattı. O da tüm düz liseleri Anadolu Lisesine dönüştürme kararını
vermişti. Amaç kangren haline gelen düz liselerden kurtulmaktı. Aklı sıra tüm
okulları Anadolu statüsüne dönüştürerek Anadolu Lisesi seviyesine çıkarmaktı.
Sınavsız öğrenci alan liselerin isimlerinin sonuna ...Anadolu Lisesi eklendi.
Geldiğimiz noktada liselerimiz, Anadolu Liselerinin seviyesine çıkamadığı gibi
Anadolu Liselerini aşağıya çekti. Yani Anadolu Liseleri düz lise seviyesine
indi.
Sayın
Yılmaz'ın tüm okulları fen liseleri seviyesine çıkarma düşüncesini yukarıda tüm
liselerin adını Anadolu'ya dönüştürme fikir ve uygulaması ışığında düşündüğümüz
zaman 'Anadolu liselerini bitirdik, şimdi sırada fen liseleri var. Onları da
aşağıya çekersek bu iş tamam' demektir. Bakanlık, fen liselerinin akıbetini
Anadolu Liselerinin akıbetine dönüştürmeyeceğiz diye düşünse bile siyasilerin,
etkili ve yetkili kişilerin bölgelerine fen liseleri açtırmak veya bazı
okulları fen liselerine dönüştürmek için girişimlerde bulunurlarsa hiç
şaşırmam. Mevcut fen liselerinin sayısı bile fazlayken sayısının değişik saiklerle
artırılması bu okulların da kalitesini iyice düşürecektir.
Tarafların
iyi niyetinden hiç şüphem yok. Ama okullarımızla dama taşıyla oynar gibi
oynamayalım. Getirdiğimiz her bir sistem bizi daha da geriye götürmektedir.
Lütfen okulları kendi haline bırakalım. Gözde okulların sayısını artırarak,
proje okulların sayısını çoğaltarak yazık etmeyelim. Herkesi, istediği okulda
okutacağız; veliyi, öğrenciyi memnun edeceğiz oportünistliğinden vazgeçelim.
Okulları kendi haline bırakalım. Su akar, mutlaka yatağını bulur. Tek yapacağımız
sorumluluk verdiğimiz öğretmen ve yöneticiye yetki, başarı beklediğimiz öğrenci
ve velisine sorumluluk verelim. Herkesi okutacağız, okullaşma oranını
artıracağız psikolojisinden uzaklaşalım.
Eğitimin
iç ve dış paydaşları kendini sorguya çekmeli, nefis muhasebesi yapmalı.
Öğretmen ederinden fazla not vermemeli öğrenciye. Veli, ileride lazım olur,
özel okullar tam puan veriyor, diye öğretmenin başına ekşimemeli. Olmayacak
duaya nasıl amin denilmezse olmayacak öğrenci üzerine oyun kurulmamalı. Ders
yönünden yeteneğini göstermeyen öğrencinin hep birlikte yeteneğini ve ilgisini
tespit ederek kararımızı verelim. Çocuk 24 yaşına geldikten sonra hayatın acı
yönüyle yüzleşeceğine 13-14 yaşında hayatın acı yönlerini görsün ve tedbir
alınsın. Şişirilmiş notlar değil bizim reçetemiz. Herkes okullardaki sınav
sistemine razı olsa, gerçek hakkını verse ayrıca merkezi sınava bile gerek yok.
Şişirilmiş notlar sadece problemi öteler. Farkına varıldığı zaman hasta kangren
olmuştur. 05/11/2017
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder