Partisinde gençlik
kolları, ilçe başkanlığı, ilçe belediye başkan adaylığı, il başkanlığı,
milletvekili adayı derken metropol bir şehre belediye başkanı oldu. Süresi
bitmeden Siirt’te okuduğu bir şiir yüzünden kendisine ceza verilerek cezaevine
gönderildi. Bu, aynı zamanda siyasi hayatının bitmesi demekti. Basının
yazdığına göre değil seçilmek, “Muhtar bile olamazdı.” artık.
Cezaevi hayatı
bittikten sonra siyasi bir parti kurdu. Partisinin kurucu genel başkanı oldu
ama milletvekili adaylığı YSK tarafından iptal edildi. Seçim çalışmalarına
katıldı ama vekil seçilemedi. Garip bir durum vardı orta yerde. Ana muhalefetin
öneri ve desteğiyle vekil seçilmesinin önü açıldı. Düştüğü yer olan Siirt’ten
önce vekil, ardından başbakan oldu. Üç dönem başbakanlık yaptıktan sonra
cumhurbaşkanı oldu. Şimdi de cumhurun başı anlamında devletin başkanı oldu.
Yani önünü kesmeye çalışanlara inat, her koltuğa oturdu. Zirveden ne indi, ne
de bıraktı. Her şey oldu ama orta yerde garip bir durum vardı. Hala muhtar
seçilememişti. Muhtar olamama, muhtar seçilememe özlemi içinde kalmış olmalı
ki, fırsatını buldu mu muhtarları Ankara’da topluyor. O konuşuyor, muhtarlar dinliyor;
o içini döküyor, muhtarlar alkışlıyor. 09/11/2017 günü itibariyle Türkiye’nin
değişik bölgelerinden gelen muhtarları 41.kez ağırladı yine. Onları gördü mü
içi açılıyor, moral buluyor. Konuştukça konuşuyor.
Bugün onu dinlerken
kendi kendime “Muhtar seçilememesini dert edinmiş, içinde kalmış, içindeki o
hasreti gidermek için neredeyse onlarla yatıp kalkıyor, devletin en tepesinde
onları ağırlıyor. Bu nasıl bir hasret ve özlem ki bir türlü içinden çıkarıp
atamamış. Devletin zirvesine kurulmuş olmasına rağmen hala muhtarlıkla yanıp
tutuşuyor. “Bana engeller çıkarıldı, muhtar olamadım. İçimde kaldı. Sakın
bulunduğunuz makamı küçümsemeyin, hor kullanmayın, değerini bilin, bulunduğunuz
makamı bir zamanlar birileri küçümsemişti. Onlara inat ben önemli hale
getirdim, sizlere yeni misyon yüklüyorum… sizleri evimde misafir ederek
onurlandırıyorum. Bundan sonra size burun bükenler yanıldıklarını anlayacaklar”
der gibi bir tavır içine giriyor sanki.
Sayıları ne kadardır
bilmiyorum Türkiye’deki muhtarların. Bu gidişle hepsini makamına çağırıp
onlarla hemhal olmaya devam edecek. Tüm muhtarlarla görüşmeyi bitirdikten sonra
hasret ve özlemini nasıl giderecek? İşte burası muamma! Ya tekrar başa döner,
ya yeni seçilen muhtarları davet eder. Zaten bu görüntüsüyle muhtarların
hepsiyle görüşmeyi bitirdikten sonra bir başka meslek gruplarını da sıraya
alayım diye düşünmüyor anlaşılan. Nice önemli mevkilere gelmiş kişiler, “Keşke
bir muhtar olsaydım” deme noktasına geldi. Muhtarları kıskanıyor olmalılar.
Ne yapıp ne edip muhtarlığın
dışında zirveden inmeyen bu kişinin bitmez-tükenmez muhtarlık özlemini gidermek
gerekir diye düşünüyorum. Böyle tüm muhtarları sıraya koyarak onları Ankara’da
toplaması, onlara konuşması onun muhtarlık özlemini dindireceğe benzemiyor. Ne
muhtar olanlar muhtarlığı bırakıyor, ne de o muhtarları. En iyisi makamının
bulunduğu mahallenin de aynı zamanda muhtarlık seçimine girmeli. Yok, bu olmaz
denirse en azından bir yerin fahri muhtarlık unvanı verilmeli kendisine. Eğer
böyle bir şey yapılırsa zirve sahibinin özlemi bir nebze giderilmiş olur. Bu
arada “Muhtar bile olamaz” diyenlerin kulakları çınlasın. Basiret, feraset ve
öngörüleriyle ne kadar gurur duysalar azdır. Zira görünen o ki adam hala bir
muhtar bile olamadı. 09/11/2017
* 11/11/2017 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder