Son
yıllarda başta okullar olmak üzere hemen hemen tüm kurumlarda AB projesi
hazırlamak için hummalı bir çalışma var. Zira kurumunuzdan yazı üzerine yazı
geliyor, toplantı üstüne toplantı yapılıyor, seminerler de eksik olmuyor.
Kazara amiriniz kurumunuza ziyarete gelse, ya da amirinizi ziyarete gitseniz
size ilk sorduğu "AB projeniz var mı" sorusudur.
AB
projeleri demek okulların yabancı dil öğretmenlerine iş düşüyor demektir.
Öğretmen biraz gayretliyse bir proje geliştiriyor, ya ortak buluyor, ya da bir
projeye ortak oluyor. Sonrası okul, ilçe, il yetkililerinde bir sevinç bir
sevinç. Ne de olsa Avrupa’nın yolu gözükmüştür. Nasip de bir de Avrupa’yı gezip
görmek var. Hemen okulun görülebilir bir yerine “Bu kurumda AB projesi
uygulanmaktadır” şeklinde boydan bir afiş asılır. Sonra bir ortağınız gelir,
bir de siz gidersiniz onların memleketine. Alırsınız okuldan birkaç öğrenci ve
öğretmen düşersiniz Avrupa yollarına. Eğitim ve öğretimin içiymiş, dersler boş
geçecekmiş, okulda idareci kalmayacakmış, önemli değil bunlar.
Avrupa’ya
toprak basmadan sosyal medyada fotoğraflar paylaşılmaya başlanır. Önce uçakta
çekilen bir fotoğraf, ardından ayak bastığında, sonra gezip tozulan yerlerin
fotoğrafları bir bir çekilir, ardından paylaşılır. Beğeni rekorları kırar
sosyal medya.
Bu şekilde
proje hazırlayıp gidip gelen okulumuzun sayısı epey bir yekûn tutuyor. Teşvik
ediliyor, gidilip geliniyor, görgü-göresek artırılıyor, gezilip görülen
yerlerden bir şey kapılıyor. Pekiyi okullarımıza yansıması ne kadar? AB projesi sonrasında o okulda ne gibi değişiklik
yapıldı? Hangi okullar bu okulu örnek aldı? Bugüne kadar ne proje geliştiren
okullar dahil, ben hiçbir farklılık göremedim. En büyük faydası; proje
geliştirdik diye sükse yapmak, okulu denetlemeye gelen maarif müfettişi, “AB
projeniz var mı” dediğinde göstermek, ilçe ve il yetkililerinin bakanlığa kaç AB
projeleri olduğunu bildirmek üzere dosya istatistik tutmasıdır diye
düşünüyorum.
Eskiden
beri vardı ama şimdilerde ısıtılıp ısıtılıp önümüze konan bir proje daha var.
eTwinning. Durmadan yazı geliyor. Her okul yapacak, her zümre yapacak diye.
Toplanıp birbirimize bakıyoruz bu nedir diye. Haydi okulu anladım. İş zümrelere
kadar indi. İbretle ve hayretle izliyorum bu işin sonu nereye gidecek diye.
Nedir, ne
değildir, kime ne faydası vardır diye anlamaya çalıştığım bu etwinning bana Adana’da
bir Anadolu Lisesinde çalışırken başıma gelen bir olayı hatırlattı. Okulun
giriş kapısında nöbetçi öğretmenim. Daha doğrusu kapı bekçisiyim, öğrencilerin
dışarıya çıkmaması için görev yapıyorum. Kimseyi çıkarmayacağım ki öğrenci
okulun kantininden alışveriş yapsın veya okul yemeğinden yesin öğle yemeğini.
Öğrenci
koşarak yanıma geldi, “Hocam! Bonus istiyor musun” diye. Ne bonusu, dedim. “Bonus
işte” dedi. Kim gönderdi seni dedim. Biyoloji öğretmeni ….Hanım” dedi. Bu
bonusun yenilir mi, içilir mi, ne olduğunu bilmemek ve anlamamakla beraber
istemiyorum diye haber gönderdim. Az sonra öğrenci tekrar geldi, “Öğretmenim
öğretmenler odasına kadar bir gidecek mişsiniz” diye. Çıktım vardım.
Öğretmenimiz “almıyor musunuz” dedi. Neyi dediğimde “bonus” dedi. Cehaletimin
ortaya çıkacağını bile bile hocam alayım almaya da bu bonus nedir bana önce bir
açıklayın, sonra kararımı söyleyeyim dedim. “garanti bankasının kredi kartı,
taksit imkanı da var” dedi. Ben kullanmıyorum dedimse de “Önemli değil,
kullanma, cüzdanınızda dursun, zaten hiç kullanmasanız sizden yıllık kart
bedeli de alınmaz” dedi. Gönülsüz de olsa tamam alayım dedim. Zira bir
defasında arabasına binmiştim. Onun bedelini ödemem gerekiyordu. Öğretmenimizin
kocası da zaten o bankanın müdürüymüş. Kart geldi. Hiç kullanmadan tayinim
Konya’ya çıktı. Oradan ayrıldım, kartı yine kullanmadım. Sadece kartı
cüzdanımda tutuyorum. Bir yıl sonra o değilden eski okuluma bir vardım. Masanın
üzerinde adıma gelmiş bir zarf vardı. Bankadandı. Zarfı açtım, kart bedeli
olarak 25 lira gelmişti. Zarfı alıp ilgili bankaya vardım. Kullanmadığım
takdirde hani kart bedeli yoktu dedim. “Olsun ödemeniz gerekir” dedi görevli.
Çıkarıp borcumu ödedim, ardından lütfen kartı iptal eder misiniz dedim. İptal
edildi, böylece bir yıl boyunca cebimde yer kaplayan kartıma sıkışan 25 lirayı
ödeyerek karttan kurtuldum.
Bonus denen
karttan kurtuldum. Ama görünen o ki bu eTwinningten pek kurtulacağa
benzemiyorum. O bana yabancı, ben ona yabancı. Birbirimize bakıp yolumuza devam
ediyoruz şimdilik. Bakalım er mi yaman, bey mi? O mu kazanacak, yoksa ben mi?
Kuvvetle muhtemel tıpkı bonusun beni bıraktığı gibi bu eTwinning de bırakacak,
ama biraz zor olacak gibi sanki! Çünkü yerim dar. Bu eTwinning denen şey her ne
ise uzak dursun benden. Ne benim ona, ne de onun bana vereceği var. Benim kendi
cehaletim kendime yeter. 14/11/2017
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder