Bir veli Konya'nın gözde okullarından birini telefonla
arar. Telefona okulun müdür yardımcısı çıkar. "Beyefendi, okulunuzda
5.sınıfta okumakta olan bir öğrencinin velisiyim. Konuyu yarın yapılacak olan
veli toplantısında açacağım ama önce size telefonda söylemek istiyorum.
Önünüzde kağıt-kalem var mı? Not alır mısınız" der. Yardımcı, 'Konu nedir
beyefendi' dedikten sonra veli, meseleye girer:
"Okulunuz
öğretmenleri başarıyı artırmak ve özel okullarla yarışmak için ne yapıyor?
Gördüğüm kadarıyla öğretmenler düşük not veriyor. Mesela çocuğumun sınıfının
matematik ortalaması 70'tir. Bu çocuklar bu puanlarla fen lisesine nasıl
gidecekler? Öğretmenlerinize söyleseniz de verdikleri puanları biraz
yükseltseler. Tamam, hepsi 100 olmasın. 70 alana 85 verse, 85 alana 100
verse..." Araya girip yardımcı sözü alır: 'Sayın velimiz, biz bir defa
öğretmenimizden not istemeyiz. Ayrıca notu öğretmen vermiyor, öğrenci alıyor.
Çocuğunuzun sınıfının matematik ortalaması 70 ise bu tüm öğrencilerin notu 70
demek değildir. 30 da vardır, 90 da. Sınıfın başarısı düşükse öğretmen sınavı
yeniler. Öğretmenlerimiz ne yaptığını bilir. Onlara bu dediklerini söylemem
hakaret anlamına gelir..." der. Veli tekrar söze girer, "Siz beni
anlamadınız. Bu çocukların fen lisesine girmesi ve özel okullarla yarışabilmesi
için mutlaka notlarının yükseltilmesi gerekiyor. Mesela öğretmenleriniz
sınavdan önce yazılıda çıkacak soruları öğrencilere verebilir. Böylece
öğrenciler yüksek not alır. Okulunuzun başarısı yükselir, daha fazla öğrenci fen
lisesine girer. Ben bir defa kendi çocuğumu düşünmüyorum, okulunuzun başarısı
yükselsin. Ben çocuğumu sizin okula gönderirken Konya’nın en iyi
ortaokullarından biri diye göndermiştim. Ama anladım ki öyle değilmişsiniz.
Zaten sadece 10 öğrenciniz fen lisesine gitmiş. Siz hala beni anlamıyorsunuz"
diye devam eder sözüne. Yardımcı, ‘Sayın veli, öğretmenlerimiz ne yaptığını
biliyor, ben sizin işinize karışsam hoşunuza gider mi’ dediyse de konuşma
velinin hoşuna gitmez.
Yardımcının veli ile diyalogu uzun mu uzun. Özetlemeye
çalıştım. Ama bir sonuç alınamasa da yardımcı not almış gibi konuşulanları
hafızasına yerleştirmiş. Ama herkesi ikna etmekte mahir yardımcı, maalesef bu
veliyi ikna edememiş gördüğünüz gibi. Çünkü velinin dümen suyuna girmemiş. İçinizde
bu veliyi ikna edecek bir baba yiğit varsa yardımcı olsanız iyi olur.
Çocuğunun bütün derslerine 100 verilse mutlaka astarını da
ister ileride. Eğer çocuğu fen lisesini kazanamazsa bu sefer gelip “Hocam, ne
biçim eğitim verdiniz? Hak etmediği halde çocuğuma yüzleri dayamışsınız, biz bu
notları görünce ailecek uçtuk. Ama sınava girince ancak mahallemizdeki sınavsız
okulu kazandı çocuğumuz. Niye fazla not verdiniz? Bu yaptığınız hiç etik değil.
Bizi kandırmaktan hakkınızda suç duyurusunda bulunacağım…” derse hiç
şaşırmayalım.
İşin garibi eğitim ve öğretime eğitimciler dışında herkes
müdahil. Fazla not versen de olmuyor, düşük versen de. Zaten hak edenin tam hakkını
vermesini/almasını kimse kabul etmiyor.
Bu ikili görüşmede dikkatimi çeken bir şey daha var. Veli her
defasında ‘Siz beni anlamadınız’ diyerek suçlayıcı konuşuyor. Tamam, yanlışta
olsa görüşünü ifade etti. Bakış açısı bu şekildedir. Konuşma istediği minval
üzere gitmeyince her defasında ‘anlamadınız’ diyor. Halbuki ‘anlamadınız’
iletişimi kapatan, muhatabı suçlayan bir ifadededir. Karşı taraf anlamasa bile
bunun doğrusu ‘anlatamadım’ şeklinde olmalıydı.
Hülasa, cebinizden mi veriyorsunuz öğretmenim. İsteyenin bir yüzü, vermeyenin iki yüzü kara olur. Verin gitsin. Kırıldığı yere kadar...26/11/2017 Ramazan YÜCE
Hülasa, cebinizden mi veriyorsunuz öğretmenim. İsteyenin bir yüzü, vermeyenin iki yüzü kara olur. Verin gitsin. Kırıldığı yere kadar...26/11/2017 Ramazan YÜCE
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder