Ana içeriğe atla

Derdimiz/Dersimiz Yardımcı Kaynak

2017-2018 öğretim yılı üç haftasını geride bıraktı, bizim kitap arayışımız bitmedi hâlâ. Kitap derken ders kitabından bahsetmiyorum. Ders öğretmeninin istediği yardımcı kitabı bulamadım bir türlü. Çocuk bir taraftan ben bir taraftan ara ki bulabilesin. Hangisine gitsen kalmadı cevabı alıyorsun. Bizim ayaklarımıza kara sular inedursun, hocamız keyiften dört köşe olmalı.

Niçin sevinmesin ki? Kim satabilir bu kadar soru bankasını? Daha okulun başındayken hocamız köşeyi döndü. Çünkü kendi hazırladığı kitabı bastırıp yayınevi vasıtasıyla öğrencilerine aldırıyor. Pardon hizmet ediyor. Bu olaya siz nasıl bakarsınız bilmem. Belki de size çok makul geliyordur. Nedense benim kıskançlığım tuttu. Bir insan kitap yazıp bastırabilir, emek sarf ettiği kitaptan para da kazanabilir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun kişinin kendi yazdığı kitabı öğrencilerine pazarlamasıdır. Hangi bir öğrenci almaz bu yardımcı kaynağı? Canı isterse almasın. İlerleyen vakitlerde dersi kendi kitabından işleyecek veya oradan ödev verecek. Öğrenci bu kitabı alacak ki kendisine yol, su, çeşme olarak geri dönsün.

Devlet, bir taraftan ders kitabını bedava versin, verdiğim kitap yeterli desin, diğer taraftan yardımcı kitap aldırmayın diye ardı arkasına yazı göndersin; evler, sıralar, kırtasiyeciler yardımcı kaynakla tıka basa dolu. Pazarlamacılar okulları mesken tutmuş, biri geliyor, diğeri gidiyor. Üçüncü hafta bitmiş vatandaş hala yardımcı kitap peşinde. Veli istemese öğretmen istiyor, öğretmen istemese öğrenci ve veli niçin yardımcı kaynak aldırmıyorsun, çocuklarımız emsallerinden geri kalıyor, bak falan okulun falan branş öğretmeni aldırmış diyor. Güya eğitim ve öğretim ücretsiz bu ülkede. İşin içine girince kazın ayağı hiç öyle değil. Yardımcı kaynak, okul kıyafeti, servis vb harcamalar epey bir yekûn tutuyor bu ülkede. "Babam sağ olsun!"

Eğitim ve öğretimimizde sorun çok. Bunlardan biri de yardımcı kaynak aldırılması. Haydi diyelim işin raconu bu, aldırılacak. Hepsinden geçtim. Bir öğretmen kendi kitabını nasıl aldırır öğrencilerine. İstersen kitabı Türkiye’de aranan, bir numaralı kitap olsun. Hiç etik değil bence. Haydi etikliğinden de geçtim. Adam kitabını pazarlayıp paraya para demeyecek. Bari kitapçıları dolaşsa da, bulunmayan kitabı için yayınevini bir arasa da yeteri kadar kitabını bastırıp göndertse. Hiç olmazsa veli de fellik fellik şu kitapçıda vardır, yok bunda vardır diyerek dolaşıp durmaz. Ya da madem bu iş oldu olacak, yayınevi direk kitabını öğretmenimize gönderse de öğretmen bir ders saatini ayırıp ders esnasında kitabını satsa. Aslında hiç fena olmaz. Bu durum öğretmenin işine geldiği gibi velinin de işine gelir. Bu yöntemle öğretmen aracıları aradan çıkartıp daha fazla para kazanmış olur, veli de kitap arama derdinden kurtulmuş olur. Zaten veliden çıkacak bu para. Ha Ali’den almış, ha Veli’den ne fark eder?

İçinizden bu hiç etik değil diyebilirsiniz. Kusura bakmayın, şimdi etiği düşünme zamanı değil. Hem yeni mi aklınıza geldi etik olup olmadığı? Öğretmenin itibarıymış, laf yani! Paranın olduğu yerde itibarın lafı mı olur? Bırakın insanlar su akarken testisini doldurmaya devam etsin. Bu ülkede bir metrelik mezar yeri kazanmak pahalı mı pahalı. Bakanlık da benim vatandaşım işini bilir deyip kafasını kuma gömmeye devam etsin. Sen kendine yan Ramazan! Bunca yıl bir kitap bastırıp öğrencilerine tavsiye etmedin, iş yapan insanı kıskanıyorsun. Zaten meyve veren ağaç taşlanır. Çatla emi! Çalış, senin de olsun. 08/10/2017


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde