Toplumun
hemen hemen her kesiminin eleştirdiği bir kesim var. Gelen vuruyor onlara,
giden vuruyor. Ağzını açan "Bunlar yarım gün çalışıyor, bazı günler
dersleri boş, uzun tatil yapıyorlar, çok iyi öğretemiyor, dersi iyi anlatmıyor,
ikinci iş yapıyor, canı çektiği zaman rapor, izin alıyor, görevlerini yapmıyor,
bir de ek ders alıyorlar, sene başında kırtasiye yardımı alıyorlar, maaşları
çok fazla, kendi çocuğu olsa kendisine çocuğunu verir mi? Öğrenciye kar tatili
veriliyor, bunlar niçin tatil yapıyor..." diyerek sıralar da sıralar.
Sanırım
kimler kastedildiği anlaşılmıştır. Konu öğretmenler. Yapılan bu eleştirilerde
haklılık payı yok mu? Var, hatta fazlasıyla. Öncelikle şunu söyleyeyim ki bir
toplumun bir kurumunda bu şekilde aymazlık varsa diğer kurumlar bundan azade
değildir. Kokuşmuşluk her kurumda vardır. Öğretmenler halka dönük, halkın
içinde oldukları için camianın içinden belirli bir orandaki kişilerin
yaptıkları göze batmakta, hatta tüm camiaya teşmil edilmektedir. Sayıları bir
milyonu bulan bu camiada çalışanlar kendilerine çekidüzen vermedikleri ve
halkın da bu kesime bakış açılarını değiştirmedikleri müddetçe bu kesim gittikçe
irtifa kaybetmeye devam edecektir. Öğretmenler içeriden, diğerleri de dışarıdan.
Çok eleştirilen bir kesimin okullarda başarılı ve verimli olması mümkün
değildir.
Şimdi
gelelim madalyonun diğer yüzüne. Öğretmenler içinde sorun var dedik yukarıda.
Bunun da mutlaka düzeltilmesi gerekir. Nasıl düzelecek? Hemen söyleyeyim, at
sahibine göre kişner. Çalışmayan, gününü gün eden kaç öğretmene bugüne kadar ceza
verildi? Kaç öğretmen meslekten ihraç edildi? Kaç öğretmen ödüllendirildi? Kaç
öğretmen denetlendi? Kaç öğretmen yetersizliğinden dolayı hizmetiçine alındı?
Kaçına hesap soruldu? Öğretmene bugüne kadar ürün olarak ne verdin diye kaç
defa soruldu.
Öğretmenlikte
25.yılımı doldurdum. Kaç tane il ve değişik okul türlerinde çalıştım, sayıları
az da olsa ders anlatmayan, işini savsaklayan, mesleğinde yetersiz, öğrenci
hakimiyeti olmayan kişilerin görevinden el çektirildiğini görmedim. Hepsi
korundu, hepsi rahat bir şekilde emekli oldu, bir kısmı hala çalışıyor. Kimse
kusura bakmasın, oturduğu yerden kimse maval okumasın. Önce gerçeklerle
yüzleşelim. İş garantisi olan, hesap sorulmayan hiçbir işten verim alınamaz.
Ödül-ceza sisteminin işlemediği hiçbir yerden başarı gelmez. Bu ister
öğretmenlik olsun, ister başka bir alan. Hepsi aynı kapıya çıkar. Kim nerede
çalışırsa çalışsın Allah korkusunun dışında sistemin nefesini de arkasında
hissetmesi lazım. Bunu kim yapacak? Öğretmenler mi, yoksa yetkililer mi? Burada
çalışmasından şikayetçi olduğumuz öğretmeni çalıştırmak ve ondan istenilen verimi
almak için denetim mekanizmasının işler hale getirilmesi gerekiyor.
Öğretmenler
ve doktorlar sürekli halkın içerisinde halka dönük çalışan meslek erbabıdır.
Öğretmenler dün çalışmalarından memnun olmadığımız, çoğumuzun paragöz olarak
gördüğü doktorların dününü yaşıyor. Nasıl ki özel muayene ve diğer saiklerle doktorlardan
dün verim alınamaz iken çıkarılan “Tam Gün Yasası” ile verim alınır hale geldi.
Onlara tam gün hastanede durma, denetim ve performans sistemi getirildi. Bugün
doktorlar itibarlarını fazlasıyla kazandı, beğenmediğimiz doktorlardan iyi
verim alır hale geldik. Önümüzde bu örnek var iken sağa-sola bakmamıza gerek
yok. Doktorlara uygulanan sistemi eğitim camiasına getirin, inanın eğitimimiz
aynı öğretmenlerle tavan yapar.
Hasılı
öğretmenlere vurup durmayalım. Eleştireceksek ilk önce sistemi eleştirelim. Bu
sistemle eğitimi eleştireceksek en son öğretmeni eleştirelim. Uzatmadan ağzımıza
doladığımız uzun tatillerini veren devlettir, niye öğretmenlere kızarsınız? Niçin
tatili verenlere kızmazsınız? Yoksa sadece gücünüz öğretmenlere mi yetiyor?
20/09/2017
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder