20 Eylül 2017 Çarşamba

"Öğretmenler İyi Çalışmıyor"

Toplumun hemen hemen her kesiminin eleştirdiği bir kesim var. Gelen vuruyor onlara, giden vuruyor. Ağzını açan "Bunlar yarım gün çalışıyor, bazı günler dersleri boş, uzun tatil yapıyorlar, çok iyi öğretemiyor, dersi iyi anlatmıyor, ikinci iş yapıyor, canı çektiği zaman rapor, izin alıyor, görevlerini yapmıyor, bir de ek ders alıyorlar, sene başında kırtasiye yardımı alıyorlar, maaşları çok fazla, kendi çocuğu olsa kendisine çocuğunu verir mi? Öğrenciye kar tatili veriliyor, bunlar niçin tatil yapıyor..." diyerek sıralar da sıralar.

Sanırım kimler kastedildiği anlaşılmıştır. Konu öğretmenler. Yapılan bu eleştirilerde haklılık payı yok mu? Var, hatta fazlasıyla. Öncelikle şunu söyleyeyim ki bir toplumun bir kurumunda bu şekilde aymazlık varsa diğer kurumlar bundan azade değildir. Kokuşmuşluk her kurumda vardır. Öğretmenler halka dönük, halkın içinde oldukları için camianın içinden belirli bir orandaki kişilerin yaptıkları göze batmakta, hatta tüm camiaya teşmil edilmektedir. Sayıları bir milyonu bulan bu camiada çalışanlar kendilerine çekidüzen vermedikleri ve halkın da bu kesime bakış açılarını değiştirmedikleri müddetçe bu kesim gittikçe irtifa kaybetmeye devam edecektir. Öğretmenler içeriden, diğerleri de dışarıdan. Çok eleştirilen bir kesimin okullarda başarılı ve verimli olması mümkün değildir.

Şimdi gelelim madalyonun diğer yüzüne. Öğretmenler içinde sorun var dedik yukarıda. Bunun da mutlaka düzeltilmesi gerekir. Nasıl düzelecek? Hemen söyleyeyim, at sahibine göre kişner. Çalışmayan, gününü gün eden kaç öğretmene bugüne kadar ceza verildi? Kaç öğretmen meslekten ihraç edildi? Kaç öğretmen ödüllendirildi? Kaç öğretmen denetlendi? Kaç öğretmen yetersizliğinden dolayı hizmetiçine alındı? Kaçına hesap soruldu? Öğretmene bugüne kadar ürün olarak ne verdin diye kaç defa soruldu.

Öğretmenlikte 25.yılımı doldurdum. Kaç tane il ve değişik okul türlerinde çalıştım, sayıları az da olsa ders anlatmayan, işini savsaklayan, mesleğinde yetersiz, öğrenci hakimiyeti olmayan kişilerin görevinden el çektirildiğini görmedim. Hepsi korundu, hepsi rahat bir şekilde emekli oldu, bir kısmı hala çalışıyor. Kimse kusura bakmasın, oturduğu yerden kimse maval okumasın. Önce gerçeklerle yüzleşelim. İş garantisi olan, hesap sorulmayan hiçbir işten verim alınamaz. Ödül-ceza sisteminin işlemediği hiçbir yerden başarı gelmez. Bu ister öğretmenlik olsun, ister başka bir alan. Hepsi aynı kapıya çıkar. Kim nerede çalışırsa çalışsın Allah korkusunun dışında sistemin nefesini de arkasında hissetmesi lazım. Bunu kim yapacak? Öğretmenler mi, yoksa yetkililer mi? Burada çalışmasından şikayetçi olduğumuz öğretmeni çalıştırmak ve ondan istenilen verimi almak için denetim mekanizmasının işler hale getirilmesi gerekiyor.

Öğretmenler ve doktorlar sürekli halkın içerisinde halka dönük çalışan meslek erbabıdır. Öğretmenler dün çalışmalarından memnun olmadığımız, çoğumuzun paragöz olarak gördüğü doktorların dününü yaşıyor. Nasıl ki özel muayene ve diğer saiklerle doktorlardan dün verim alınamaz iken çıkarılan “Tam Gün Yasası” ile verim alınır hale geldi. Onlara tam gün hastanede durma, denetim ve performans sistemi getirildi. Bugün doktorlar itibarlarını fazlasıyla kazandı, beğenmediğimiz doktorlardan iyi verim alır hale geldik. Önümüzde bu örnek var iken sağa-sola bakmamıza gerek yok. Doktorlara uygulanan sistemi eğitim camiasına getirin, inanın eğitimimiz aynı öğretmenlerle tavan yapar.


Hasılı öğretmenlere vurup durmayalım. Eleştireceksek ilk önce sistemi eleştirelim. Bu sistemle eğitimi eleştireceksek en son öğretmeni eleştirelim. Uzatmadan ağzımıza doladığımız uzun tatillerini veren devlettir, niye öğretmenlere kızarsınız? Niçin tatili verenlere kızmazsınız? Yoksa sadece gücünüz öğretmenlere mi yetiyor? 20/09/2017

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder