Türkiye’de bir okul türü var ki seveni de çok, nefret edeni
de. Her iki kesim de aşırı uçlarda geziyor. Nefret edenin niyeti belli. Elinde
imkan olsa bu okulları bir kaşık suda boğacak, mezunlarına hayat hakkı
tanımayacak. Bir de seven kesim var ki, sevginin de ötesinde aşk derecesinde.
Hangisi daha zararlı deseniz aşırı sevenler bu okul türüne daha
çok zarar veriyor derim. Çünkü nefret edenin zihniyeti, bakış açısı belli
olduğu için onlara karşı tedbirini alırsın. Gözleri kör edercesine sevenlerin
bu okul türlerine verdiği zararı hesaba katmak mümkün değil. Çünkü yatıyorlar,
kalkıyorlar sadece o okul türünü ön plana çıkarıyorlar. Kazara çocuğunu o okul
türüne vermeyenler Müslümanlık adına ağızlarıyla kuş tutsalar zerre kadar
değerleri yok onların gözünde.
Bir yere atamamı yapılacak bu okul türünden olacak, bir
okula müdür ya da yardımcı mı atanacak, bu okul türünden olacak. Vatandaş çocuğunu
okutacak mı, mutlaka bu okula verecek. Şayet yazdırmazsa samimiyetini
ispatlamamış olur. Sendika temsilcisi ya da başkanı veya yönetimde mutlaka bu
okul mezunu olacak. Bereket şimdilik vali-kaymakam atamalarına pek seslerini
çıkarmıyorlar. Yine bu okul türünden biri vali ya da kaymakam olsa hemen ön
plana çıkarılır, bir icraat yapsa örnek davranış olarak sunulur. Teröristlerin
barındırdığı yeri bu okul türünden biri haber verip şehit olsa “O bir …’li idi”
denir. TEOG’da yüksek puan almış çocuğunu bu okula tercih ettirmeyen velinin
çekeceği var bunların hışmından. En yüksek puanlı öğrenci bu okul türünü tercih
etmişse iltifat üstüne iltifat görür.
Bu okulu sevenlere göre herkes çocuğunu bu okula verecek;
bir yere, bir makama biri atanmışsa bu okul mezunu olacak, her yere bu okuldan
açılacak, il, ilçe, okul müdürleri kim varsa mutlaka öğrencileri bu okulları
tercih etmeleri için rehberlik, gerekirse baskı yapacak, Okullarda seçmeli ders
seçilirse mutlaka gönlünden geçen dersler öğrencilere seçtirilecek.
Hemen hemen herkese mahalle baskısı uygulayan samimiyetlerinden
şüphe etmediğim bu arkadaşlar -merak ediyorum- bu okullara iyilik mi
yapıyorlar, yoksa kötülük mü? Acizane farkına varmadan kötülük yaptıklarını
düşünüyorum. Üstelik bu kötülükleri nefret edenlerin vereceği zarardan daha
fazla. Yine bu arkadaşlar şunu bilmeliler ki bu okulları sevenler sadece bu
okullara çocuklarını gönderenler değildir. Bu okulları sevmek sadece bu
okulları ön plana çıkarmakla olmaz. Ki bu okullar bu ülkenin gerçeğidir,
olmazsa olmazıdır, var olmaya da devam edecektir. Eğer bu arkadaşlar bu
okulların daha da cazibe merkezi olmasını istiyorlarsa kaliteyi artırmak için
ne yaptıklarını sorgulamaları gerekir. Eğer bir okul türü kalitesini ispatlarsa
kovsan bile vatandaş o okullara çocuğunu kaydettirmek ister. Başarısı ön plana
çıkmamışsa okulun; insanlara ödül de versen, maaş da bağlasan, burs da versen
istediğin öğrenciyi çekemezsin. Demek ki önce ölümüne savunduğumuz okulların
kaliteyi yakalaması gerekiyor. İşte gerçek sevgi de budur. Ayrıca bu okul
türünün dışındaki okullar da bu ülkenin bir gerçeğidir. Her birinin hitap
ettiği alan bellidir. Yok gözümüz onları görmeyecekse o zaman bu okulları
kapatmak için önce kamuoyu oluşturun, ardından hükümete baskı yapın, kapatılsın
gitsin. Diğer okullara giden çocukları ve o okullara çocuğunu gönderen velilere
kızmayalım. Eğer amacınız hizmet ise, çalışmayı bu hizmete faydalı olmak için
yapıyorsanız milletin girmek için yarıştığı okullar bu başarıları nasıl
yakalamış, bizler taşın altına elimizi nasıl koyarız, bunun hesabını yapsalar
daha hayırlı bir iş çıkarmış olurlar.
Gözü bu okul türünden başka hiçbir şeyi görmeyen bu
arkadaşlara şunları da söylemek isterim. Bırakın isteyen istediği okula gitsin.
Tek ata oynamayı bırakın. Her okul türünde istediğiniz öğrenci tipi nasıl
yetişir, o okullarda nasıl çalışma yapabiliriz, bunu üzerine yoğunlaşın. Burada
bir anekdottan bahsetmek istiyorum: Liseyi okuduğum dönemde aynı yurtta
birlikte kaldığımız, bize başkanlık yapan bir ağabeyimiz vardı. Üniversite
tercihi olarak Radyo-Televizyon ve Sinema adı altında bir bölümü kazandı, fakat
gidemedi o okula. Zira babası, “Falan okuldan başka bir okula gidemezsin, eğer
gidersen hakkımı helal etmiyorum” demiş. Garibim gidemedi o kazandığı okula.
Bir yıl daha bekleyerek babasının istediği o okul türünün devamı sayılabilecek
bölümü kazandı. Şu anda nerede çalışıyor, ne kadar başarılı, yaptığı işi
severek mi yapıyor bilmiyorum.
Benim de içinde bulunduğum bu kesim çoğu zaman sinema, tiyatro,
sanat, müzik vs alanlarında çalışanların çoğunun düşüncesini beğenmez, zira
çoğunun dinle sorunu var. Günümüzde bazı üniversitelerde belirli bir kesimin
düşüncesi hakim. Eğer biz zamanında buralara gitseydik, çocuklarımızı oralara
gönderseydik daha iyi olmaz mıydı? Bu yöntemle belki bir müddet sonra bazılarının
kalesi olan yerler bizim olabilirdi.
Ayrıca iyi insan, düzgün kişi, dini bütün bir kimse sadece
bu okul türünden çıkmaz. Çocuğu düzelsin diye camiye gönderirsin, bozulur
gelir. Bozulsun diye meyhaneye gönderirsin düzelir gelir. Bunu da unutmayalım.
Hidayetin nereden geleceği belli olmaz. Sevdiğimiz ve sevgimizi faş ettiğimiz
bu okulları çok ön planda tutarak bu okullara kötülük yapmayalım. Sevelim
sevmesine…başarısı için elimizden gelen gayreti gösterelim. Ama bir baba
sevgisi olsun bizde. Biliyorsunuz babalar, çocuklarını çok sever ama bu sevgiyi
kolay kolay belli etmezler. Yine şunu da unutmayalım ki bu okul türünden çok
değerli insanlar çıktığı gibi bugün geri plana ittiğimiz okullardan mezun olan
nice samimi ve düzgün insanları görebiliyoruz.
Gelin hep beraber bu okulları kendi haline bırakalım. Su
akar, yolunu mutlaka bulur. Ne aşırı nefret eden olalım, ne de aşırı seven. Var
mısınız? Diğer okullara ve mezunlarına üvey evlat muamelesi yapmayalım, onları
incitmeyelim. Bizim bu okullara bugün yaptığımız, dün ülkeyi yöneten diğer
kesimin, bugün bizim sevdiğimiz okul türüne yaptığından farklı değil. Onlar dün
sizi dışladı, bugün ise siz onları. Bunun ikisi de aşırı. Orta yolu bulmak,
değişik saiklerle farklı tercihte bulunanların tercihine de saygı duyalım. 19/09/2017
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder