Ana içeriğe atla

Çocuklarımızı Hayata Hazırlayacak Masrafsız ve Maliyetsiz Merkezi Sınav Önerim

Mübareğin ağzından çıkmaya görsün. Hemen kaldırıldı TEOG. Şimdi Bakanlık, yerine ne koyacağız diye kara kara düşünüyor. Her ne kadar hükümeti onlar yönetiyor, çözümü de onlar bulacak denirse de bir vatandaş olarak bir çözüm önerisi sunup yardımcı olmak isterim. Bunun için Amerikan kıtasını yeniden keşfe gerek yok. Benim de çözüm önerim çok basit olacak. Aslında bu benim önerimin de ötesinde birkaç yıldır büyüklere uygulanan bir sistem.

Sözlü mülakat sisteminden bahsediyorum. Hani öğretmen olmak isteyen gençler önce okulunu bitiriyor, ardından KPSS’ye giriyor, aldığı puana göre üç katı kişi mülakata çağrılıp bir katını aldıktan sonra iki katına “Teşekkür ediyoruz katılımınızdan dolayı, ayrı bir renk ve hava kattınız” deniyordu ya. İşte benim de önerdiğim sistem bu. Sonra bu yöntem ilk önce okul müdür ve yardımcılarına uygulandı. Baktılar ki bu işte ellerinde şaşmaz bir terazi var. Diğer bazı alımlarda da bu yönteme başvurulur oldu. Ayrıca bu sözlü sistemi 2000 öncesi okullarda uygulanan bir sistemdi. Bakmayın sonradan vazgeçildiğine. Ne çabuk unuttuk Hababam Sınıfındaki “Kaldırın kağıtları, sözlü sınav yapacağım” sözlerini?

Şimdi benim bu önerime “Daha bunlar çocuk, ne bilsinler sözlüyü” diyerek içinizdeki hasedi ve fesadı dökeceğinizi biliyorum. Siz değil miydiniz düne gelinceye kadar “Ağaç yaş iken eğilir” diyen. İşte bende gelin bu çocukları büyümeden eğitelim, eğelim diyorum. 20 yıl boyunca görmedikleri sözlü mülakatı büyüdükten sonra gördüklerinde apışıp kalmasınlar. Şimdiden terlemenin yol ve yöntemlerini öğrensinler.

Benim amacım onları hayata, hayatın acı çehresini göstermek. Yoksa ben de bilirim sizin gibi çocuklara hayatı toz pembe göstermeyi. Üstelik sözlü mülakatlarda devlet ekonomik yönden kâra da geçecektir. Nasıl mı? Kayıt-kürek yok bu sınav sisteminde. Öyle devlet kılavuz yayımlayacak, soruları hazırlayacak ekip oluşturacak, hazırlanan sorular matbaaya gidecek, bastırıldıktan sonra kurye vasıtasıyla 81 il ve ilçelere dağıtılacak, bunları yaparken sayısız görevli görevlendireceksiniz. Kapılarda güvenlik görevlisi bulunduracaksınız. Sınavları yapmak için öğretmenleri okul okul gezdireceksiniz ve görev verdiğiniz her kişiye ücret ödeyeceksiniz… Buna bütçe mi dayanır? Siz bu devlet nasıl yönetiliyor hiç düşündünüz mü? Öyle bekara avrat boşamak kolaydır. Ben bu işleri daha iyi yaparım diye konuşacağınıza çıkarın üzerinizdeki elbiseyi, girin siyasete. Millete sizi beğenirse ülkeyi siz yönetirsiniz.

Biz yine sözlü mülakatlara gelelim. Gördüğünüz gibi daha küçük yaşta iken çocuklar sözlü olarak hayatı öğrenecekler, ona göre kendilerine çekidüzen verecekler. Bir de bu sistemde masraf yok, sadece komisyonda görev yapanlara ücret ödemesi yapılır, onu da ödemiyorum dersen hiç masrafsız sınav yapılmış olunur. Bunun için her il ve ilçede sınav komisyonları kurulur. Komisyonlara hayatı boyunca girdiği hiçbir sınavı kazanmamış adamları seçersin, onlar, kapalı zarf içerisinde hazırladıkları soruları kura ile çektirip çocuklarımızı sınav yaparlar. Burada sadece küçük kağıt ve zarf masrafı var gördüğünüz gibi. Sıfır maliyet denirse kağıt ve zarfın da kaldırılması gündeme gelebilir.

Burada 1,2 milyon öğrenci nasıl sözlüye alınacak denebilir? Tabii adamın sınavda gözü olmayınca sorar da sorar. Mübarekler! Okullar kapandıktan sonra iki ay boyunca milli eğitim personeli ne iş yapacak? İşte bunlardan bol miktarda komisyon oluşturulur, başlarına da il milli eğitimden bir müdür yardımcısı, yetmediyse birer şube müdürü koyarsın, olur biter. Yeter ki biz isteyelim, bu işler kolayca çözülür. Tabii sizin aklınıza yine hin oğlu hinlik gelecek. Komisyonlar adaletli not verecek mi diye. Sahi nereden geldi aklınıza bunlar? Unutma ki sen ne kadar adaletli isen bunlar da o kadar adaletli olur. Hasılı niyetinizi bozmazsanız bu işler tereyağından kıl çeker gibi halledilir. Sonra hangi bir sözlü mülakatta öngörülen başarı kriterinden şaşıldı. Bence insanlar niyetlerini düzeltmeleri gerekir.
Sözlü mülakatlara üç katı kişi çağrılır. Nereden bulacaklar üç katı çocuğu diye bir soru aklınıza gelebilir. Öğrenciler için üç katı çağrılmaz, sadece 8.sınıf olanlar girer dersin olur biter. İtirazlar olursa komisyon tekrar değerlendirir. Ki buna da hakkınız var bilesiniz.

Gördüğünüz gibi benim önerim hem masrafsız, hem maliyetsiz, hem ekonomik… Sözün özü haydin hep birlikte sözlü mülakat isteyelim! 19/09/2017

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde