Ana içeriğe atla

Liderlere Bağlı Hareketler

Doğu toplumlarında bir dava, bir fikir, bir ideoloji, siyasi parti vb. hareketler liderleriyle özdeşleşir, gelişir, büyür, zirveye çıkar, ardından ölür.

Harekette hep lider ön plandadır. Bir nevi kurtarıcıdır lider. Olmazsa olmazdır, vazgeçilmezdir. Hareketin başarısı ona bağlıdır. Tek adamdır aynı zamanda. Yanında lider olabilecek kişilere yer verilmez. Kazara hareketin içinde bu özellikte kişiler var ise bir vesileyle uzaklaştırma ve dışlama yoluna gidilir. Lider tek başına kalır. Yanında hep bağlıları olur. Hareket, kitlelere anlatılırken her konuşmada lider anlatılır, lider ön plana çıkarılır. Bu hareket bugün dağılmamışsa, gelişmişse, büyümüşse tüm başarı lidere mal edilir. Teşbihte hata olmasın, lider kültü vardır bu hareketlerde.  Allah vergisi olarak görülür. Liderler kolay kolay değişmez. Bunun için lider, hareketi aşağıdan yukarıya kendine bağlı olanlarla doldurur. Değiştirmek istersen de değiştiremezsin bundan sonra.

Ekip ruhu ve kurum kültürü ön planda değildir. Birlikte çalıştığı kişiler sadece iş ve işleyişlerde lidere yardımcı olan tam bağlılardan oluşur. Lider hata da yapsa, iyi de yapsa asla eleştirilmez, her hareketi savunulacaktır. Başarılı olamasa da, yıpransa da asla değiştirilmesi düşünülmez. İstifa mekanizması zaten işlemez. Lider ölürse hareket kolay kolay kendini toparlayamaz, hatta çöküntüye gider ve ölür. Yok olmasa da hareketin eski gücünü yakalaması, eski heyecanını bulması çok zordur. Yani hareket liderlerle doğar, büyür ve ölür. Çünkü lidere endekslidir. Lider varsa vardır, yoksa yoktur. Liderin ve yanındaki yardımcı ekibin de istediği budur.

Ülkemizdeki siyasi partilere bakalım. DP, Menderes ile doğdu, onun ölümüyle yok oldu. AP ve DYP, Demirel ile doğdu, onun siyasetten çekilmesiyle bitti. ANAP, Özal ile doğdu, onunla birlikte sona erdi. MNP, MSP, RP, FP ve SP Erbakan ile doğdu, onunla birlikte gitti. Örneğini verdiğim bu hareketler liderlerinden sonra yaşasa da çoğu tabela partisi olmanın ötesine geçememiştir. Şimdi önümüzde Erdoğan ile birlikte doğan, gelişen, büyüyen, zirveye çıkan AK Parti var. Bu partinin Erdoğan sonrası akıbetinin ne olacağını zaman gösterecektir. Erdoğan'dan sonra bu hareket zayıflarsa, küçülürse, yok olursa veya tabela partisi olursa Doğu toplumlarında var olan gelenek, değişmemiş olacaktır. Bu hareket Erdoğan sonrası bir başka lider ile yoluna dolu dizgin devam ederse istisnası varmış diyeceğiz.

Hareketler yok olmasa da yeni lider önceki liderin gölgesinde kalır. Siyasi partilerden verdiğim bu örnekleri diğer hareketlere de uyarlayabiliriz. Bu sonuçlar Doğu toplumlarının kaderi olmasa gerek. Eğer kaderi değilse, bir hareketin ilanihaye olması isteniyorsa hareketlerde liderden ziyade ekip ön planda olmalıdır, ekibin içinde lider özelliği olanlara yer verilmeli, dışlamadan hareketin içinde pişmesinin önü açılmalıdır.

Anlatmak istediğim  hareketler lidere bağlı olmamalıdır. Hareketin kurumsal yönü ön planda olmalıdır. Hareket, seçtiği ekibine karşı istişareye hep açık olmalıdır. Lider, ekibi tarafından rahat bir şekilde eleştirilebilmelidir. Lider, "Bu benim başarımdır, benden sonrası tufan bak" görüntüsü vermemelidir.

Harekete destek verenler de lider hareketi zirveye taşıyacak, hareketi ihya edecek kurtarıcılar beklemekten kendilerini kurtarmaları gerekir.

Hayatın hangi alanında olursak olalım; liderin de, ona yardımcı olanların da, harekete destek verenlerin de kişilere bağlı kurtarıcı beklemekten vazgeçip çalıştığımız işte ekip ruhunu ve kurum kültürünü yerleştirmek için çaba sarf etmemiz lazım ki içinde bulunduğumuz davamız, hareketimiz, camiamız, şirketimiz, okulumuz, siyasi partimiz uzun ömürlü olsun. 13.09.2017

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde