23 Eylül 2017 Cumartesi

Bir Gönül Adamıydı Hep

Yazılarında dert sahibi olduğu görülürdü hep. Nerede yazarsa çizgisini hiç değiştirmedi. Kim, ne der demedi. Çok güzel bir üslup kullandı. Kimseyi kırmadı, dökmedi. Zaten istese de beceremezdi. Zira mizacına tersti kırıp dökmek.

İstediği bir köşe idi derdini anlatabileceği. Kendisine kucak açılan her yerde yazdı. Siyasi ikbal peşinde koşmadı. Konuşması, yazması ve yaşantısıyla hep örnek bir kişilik sergiledi. İçinde bulunduğu camiasına leke gelmesin diye çabaladı. Yapılan hata ve yanlışlar varsa onları dillendirmekten geri kalmadı. FETÖ ile mücadelede yapılan yanlışlara dikkat çekti. Herkesin kaçınıp sakındığı, destek vermediği  bir ortamda FETÖ mağdurları varsa onları sayfasına taşıdı. Dilinin döndüğü kadar haklının, doğrunun yanında oldu. 

Mağduru ele almak, Müslümanca duruş sergilemek öncelikli konusuydu. Konjektör icabı çoğu kimsenin sesini çıkaramadığı bir ortamda Erbakan'ın yanında yer aldığını göstermek için 'Savunan adam' başlıklı bir yazı kaleme aldı. Yazısı çok ses getirdi. Yazıdan bugüne 20 yıl geçmesine rağmen yazısı unutulmadı hiç.

Tüm yazılarında sağduyu, basiret ve feraset hakim olan bu kişi 2017'de istenmeyen adam ilan edildi, yazısı yayımlanmadı, kendisine yol verildi. İşin garibi yazısını yayımlamayanlarla aynı düşüncedeydi. Bazı konularda farklı yol takip edilmesi gerektiğini söylemesine tahammül edilmedi. Tetikçiler devreye girip 'sus' dedi. Sonunda bileti kesildi. Git, istemiyoruz dendi kendisine. O da istenmediğini anladı ama belki dedi durdu. Sonunda yazısı yayımlamayınca istifasını verdi. 

Yaralı bir aslan misali kabuğuna çekildi; üzgün, kırgın ve incinmiş bir şekilde. Ona zor gelen kendi mahallesinin tahammülsüzlüğü. Onların attığı güle çok içerledi. Başkasının attığı taş ona hiç zor gelmedi yıllar yılı. Kendi mahallesinin tetikçileri üzerine gelip boğmaya çalışırken gazete sahiplerinin ve camiasının ileri gelenlerinin sessizliği onu derinden yaraladı. 

Yazık oldu bu yaşlı ve yaralı duayene. Ayıp edildi ona. Böyle mi olmalıydı? Mahalle ve camianın vicdanıydı. Yazıları, duruşu, bakışı, konuşması ve yaşantısı ile örnek bir kişilikti. Bu duruşa bile tahammül edemedi mahallesi. Ne yapıyorsunuz bile demedi. Üstelik  tetikçilerin önüne attı onu. Halbuki o, camiam zarar görmesin diye didindi durdu, ömrünü verdi. Karşılığı da kapının önüne konmak oldu. Çünkü dayanamadı tetikçilerin attı taşa.

Halbuki o, taş atmaktan ziyade topladığı taşları bir binayı inşa eder gibi insanın inşası için ilmek ilmek kullandı. Getirdiği taşların hiçbirini kimseye atmadı. Tetikçiler gibi kafaya, göze, kalbe nişanlamadı taşları. Soyadının gereğini yaptı hep.  Taşı gediğine koydu sürekli. Al sana kaya, nerene koyarsan koy demedi.

Merak ediyorum, mahallesindeki farklı ses ve eleştiriye tahammül edemeyenler başkasına neler yapmaz ki! Meydan tetikçi kalemlere bırakılmamalıydı. Gün, tetikçilerin günü olmamalıydı. Bu tetikçiler şunu bilsin ki insanlara korku vererek, onları susturarak, onlara hayat hakkı tanımayarak davaya hizmet edilmez. Kraldan daha kralcı olmalarına gerek yok. 

Bir söz de meydanı tetikçilere bırakıp racon kestirenlere! Siyaset böyle olmaz, farklı sese ve farklı söze tahammül edeceksiniz, eleştirilere kulak vereceksiniz, savunduğunuzda haklı iseniz muhalif sesi ikna edeceksiniz, meydanı tetikçilere bırakmayacaksınız. Bilin ki tetikçiler oy getirmez, götürür. Türkiye'yi baştan başa imar ettiniz, millet istemediği kadar hizmet gördü. Hizmetinizin gönüllerde taclanmasını istiyorsanız insana da yatırım yapın, gönüllere girin, onları küstürmeyin, "Ben yaptım oldu" demeyin. 23.09.2017

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder