Son günlerde hükümetle
zam görüşmesi yapan yetkili sendikanın üyeleri arasında sosyal medyada tartışma
seviyesinin ötesine taşan paylaşımlar söz konusu. Birbirini kırmalar,
kırılmalar, suçlama ve isnatlar gırla gidiyor.
Baştan söyleyeyim,
verilen görüntü hoş değil, öncelikle tarafların bunu bilmesinde fayda vardır. Üstelik
sosyal medyadan yapılan atışlar ne sendikaya, ne de üyelerine bir şey
kazandırır. Sadece el ovuşturanları sevindirirken birbirinizi yaralamış ve
onulmaz yaralar açmış olursunuz. Şu ana kadar içinizi döktünüz, ötesine de
imkan vermeyin. Zira yarın karşı karşıya gelecek, birbirinize bakacak yüzünüz
olmayabilir.
Sendika yapılan zam
görüşmelerinde başarı elde ettik yollu söylemlerden kaçınsın. Zira orta yerde
bir başarı söz konusu değildir. Üyeler de satılmaktan falan dem vurmasın.
Yazarken de mesele zam falan değil diye cümleler kurmasın. İstisnalar kaideyi
bozmaz ama bu tartışmanın, atışmanın arkasında zam oranları var. Çünkü görüntü
budur. Şu anda söylenen her sözün arkasında yeterli kazanım olmadı. yaygara da
bundan ibaret izlenimi var.
Sendika yöneticileri ve
üyeleri şunu bilsin ki hükümet ile memurları temsilen masaya oturan yetkili
konfederasyon eşit şartlarda değildir. Her türlü yetki, sorumluluk hükümetin
elindedir. Hükümetin bu durumu kredi çekmek isteyen kişinin bankacının tüm
isteklerini kabul etmesine benzer. Hatta daha kötüdür. Kişi kredi şartlarını
beğenmeyip çekip gidebilir, alternatif bankaya yönelebilir. Burada ise
hükümetin teklifini kabul ettin ettin, yoksa Kamu hakem Kurulu devreye girer.
Bu Kurul da bugüne kadar hiç bağımsız hareket etmemiştir, hatta anlaşmazlıkla
sona eren bir toplu sözleşmeyi karara bağlarken hükümetin de teklifinin altında
bir zam oranına imza atmıştır. Zammı beğenmeyenlerin yetkili sendikayı
eleştirmesinden ziyade ilk önce eşit şartların olmadığı bu toplu sözleşme
ortamını eleştirmesinde fayda vardır. Bu durum bugünkü yetkili sendika için de
böyledir. KESK, Kamu-Sen de olsa böyledir.
Durumu bu şekilde tespit edelim, sonra kime kızacaksanız hep birlikte
kızalım. Yoksa havanda su dövmüş olursunuz.
Sendikamızı eleştirelim
eleştirmesine. Ama bunun yolu sosyal medya değildir. Zira bu tür ortamlardan
hakikat güneşi ortaya çıkmaz. Bu işleri bu âleme taşımadan önce sendikanın
yetkili kurullarını harekete geçirip toplantı talep edelim. Orada bu mesele
enine boyuna konuşulsun, birbirimize acımasız eleştiriler yapalım, gerekirse
olağanüstü seçim talep edelim, imza toplanacaksa imza toplayalım. Sendikanız bu
tür tekliflere kapıyı kapatırsa o zaman çaresiz bu sosyal medyayı kullanalım,
eleştirilerimizi de yapıcı bir şekilde yapalım.
Sendika yetkililerine
gelince üyelerinizin eleştirilerini sosyal medyadan yapmasında ne kadar payınız
var, lütfen bunu bir düşünün. Üyelerinize ne kadar değer verdiğinizi
hissettirdiniz? Üyelerinizde aidiyet duygusu oluşturma adına ne yaptınız? Kaç
üyenizi kurumunda ziyaret ettiniz? Kaç üyenizi bir araya getirerek onlarla
istişare ettiniz? Kırılan, küsen kaç üyenizin kapısını çaldınız? Üyelerinizle
irtibatınızı sadece kan ihtiyacı ve cenaze olaylarıyla sınırladınız. Vefa
gecesi düzenlediniz, kaç üyeyi oraya çağırdınız? Kendi elinizle makam ve mevki
verdiklerinizi baş tacı yaptınız o gecede. Üyelerin tamamını alacak imkan ve
yerden mahrumuz diyebilirsiniz ama size aidiyet duygusu oluşturun diye madem
öyle belirli periyotlarla belirli bölgedeki üyelerinizi toplantıya çağırarak bu
işe başlayabilirsiniz dendi kaç defa. Ama siz hem sendika hem de
görevlendirildiğiniz makamı kolay kolay terk etmediniz, ziyarete gitmişseniz
hep makam sahiplerinin kapısını aşındırdınız. Çoğu zaman sadece kurum temsilcileriyle bir araya gelip
adına istişare dediğiniz toplantıları yaptınız. Orada istişare yapıldı mı? Sadece
başkan ve birkaç protokolün konuşmasına yer verdiniz, temsilci ve okul
müdürleri yemeğini yedi, çayını içti, sizi dinledi ve oradan ayrıldı. Kaç okul
müdürü veya temsilciniz görev yerine gittikten sonra üye arkadaşlarını
toplayarak “Arkadaşlar mesele bundan bundan ibaret” diyerek bilgilendirme
yoluna gitti. Siz sadece müdür ve temsilcilerinizden yeni üye istediniz, kim
olursa olsun gelsin, sayımız çok olsun, yetkili sendika olalım hesabı yaptınız
ve yeni üyeler de siz makamınızda otururken birer birer düştü. Kırılıp
ayrılanın arkasına düşmediniz, giderse gitsin daha şu kadar üyemiz var hesabı
yaptınız. Hükümetle aynı paralel de durmayı marifet saydınız, araya mesafe koyamadınız.
Etrafınızı makam ve mevki isteyenler doldurdu, onlarla ilgilendiniz, alt tarafı
görmediniz, görmek istemediniz. Zira göremezsiniz. Çünkü etrafınız çevrili.
Üyeleriniz arasında aidiyet duygusu oluşturmadan büyüdükçe büyüdünüz. Ama gelin
görün ki üyeler tek düze değil, her kafadan bir ses çıkıyor. Haydi hakim olun
olabilecekseniz. Nitelikli azınlıktan ziyade niteliksiz çoğunluğu idare etmek,
onlara hakim olmak zordur, haberiniz olsun.
Siz toplu sözleşmenin
nimetlerini anlatmaya çalışmaktan ziyade yönetim ve yetkili kurullar olarak bir
araya gelin, nerede hata yaptık, bundan sonra ne yapabiliriz, üyelere nasıl
ulaşabiliriz şeklinde bir yol haritası belirleyin. Bundan sonra da üyelerinizle
sık sık bir araya gelerek istişare etme yoluna gidin. 26/08/2017
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder