23 Ağustos 2017 Çarşamba

İstifa Müessesesi Bizde Niçin Nadiren İşler?

Belli bir makamda görev yapanlar durduk yerde zevkine istifa etmezler. Deruhte ettiği görevi ya yapamamıştır, ya yıpranmıştır/yıpratılmıştır, ya hata veya yanlış yapmıştır. Bu hata kendisinden kaynaklandığı gibi kurumunda çalışanlardan biri tarafından da işlenmiş olabilir.

Böyle durumlarda özür ve ardından istifa etmek erdemli ve bir o kadar da onurlu bir harekettir, çünkü hatayı kabul etmiştir.  Çoğu kişi hatasını kabullenip özür dilemez. Zira özür çoğu kimseye zor gelir. Küçümsenecek bir davranış değildir. İcra ettiği makamdan feragat etmektir, koltuğu kendisinin boşaltmasıdır, “kazanılmış hakkım zayi olacak” dememektir, koltuğa yapışıp kalmamaktır. Tek taraflı bu istifa müessesesini işletenler gücünü makamdan değil, makamına güç veren kalite ve kalifiye kişilerdir.

Ülkemizde ve Doğu toplumlarında bu tek taraflı müessese pek işlemez ve işletilmez. Gelen kurumunu yerlerde süründürse, hata üstüne hata yapsa bile aklına gelmeyen tek şey, kendisinin istifa etmesi gerektiğidir. Rezil ve rüsva olsa da, toplumda bir itibarı kalmasa da kafalar kuma gömülür ve yola devam edilir. Çünkü kerameti kendinden menkul bilir, kendini vazgeçilmez Hint kumaşı gibi görür. İstifa ederse kurumun daha da kötüye gideceğine, kaçıp gitme gibi değerlendirileceğine, itibar kaybedeceğine, kendisini inandırdığı gibi etrafını da inandırmaya çalışır. Halbuki istifalar  kişiye itibar kazandırır. Çünkü yönetim mekanizmasının en üstüne çıkmış birinin makamından ayrılması “Parada, pulda, makam ve mevkide gözüm yoktur, hata yaparsam tüm bunları terk ederek bedelini öderim. Ne beni getirenleri ne de kendimi yıpratırım, ben anamdan yönetici olarak doğmadım” demesidir.

Türkiye’de pek görülmez dedim bu istifa müessesesi. Bireysel istifalar olur, sayısı da bir elin parmaklarını geçmez. Demirbaş gibidir bu ülkede yöneticilik. Attın mı kapağı, ancak emeklilik ve ölüm ayırır bizi oradan. Bu durum kamu kurumlarında böyle olduğu gibi siyasette de böyledir. Girdiği sayısız seçimlerde istenilen başarıyı gösteremeyen, partisini iktidara taşıyamayan parti liderleriyle doludur bu ülke. STK’larımız da böyle, cemaat ve tarikatlarımız da. “Ben partimi ileriye taşıyamadım” deyip ayrılmayı düşünen olsa bile yanındaki bazı kişiler onu bu düşüncesinden vazgeçirir bu ülkede. Günümüzde hala MHP Genel Başkanlığını yürüten Devlet Bahçeli, 2002 seçimlerinde partisi baraj altında kalınca ‘Partimi genel kongreye götürüp bir daha aday olmayacağım’ dedikten sonra yanından birileri, alttan girip üstten çıkarak Sayın Bahçeli’yi bu düşüncesinden vazgeçirdiler.

Sayıları az olsa da istifa edenlerin bazılarını buradan zikredelim: SHP Genel Başkanı Erdal İnönü kendiliğinden siyaseti bıraktı. Halbuki bizde siyasete girenin cenazesi TBMM’den kalkar genelde.  Diyanet İşleri Başkanlığı yapan Ali Bardakoğlu ve Mehmet Görmez istifa ve emeklilik yolunu seçerek makamlarını bırakanlardandır. Son olarak istifa mekanizmasını işleten bir kişi daha var: ÖSYM Başkanı Ömer DEMİR. Yerleştirmede kurumun yaptığı hatadan dolayı istifasını verdi. Soyadım Demir, ben buraya demir attım demedi. Bastı istifasını, çekip gitti. Üstelik özür de diledi.

İnsan hata yapar, yöneticilerimiz de hata yapabilir. Çünkü insandır. Hatalar hiçten doğar, ama hatalar hiç değildir. Bedeli özür ve istifadır. Allah sayılarını artırsın. 23/08/2017

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder