Günlük hayatın akışı içerisinde değişik
kişilerle münasebetimiz olur. Görüştüğümüz kişilerle çoğu zaman ya iş
tutar, ya siyasete atılır, ya bir STK'da sırt sırta verir, hizmet ederiz. Çünkü
aynı yola başvurmuşuzdur. Bu fikirdaşlık çoğu zaman dostluk kapısını
aralar. Beraber ağlar, beraber gülersiniz. Birlikte taşın altına elinizi koyar,
risk alırsınız. İyi günde, kötü günde sırt sırta verir, problemlerin üstesinden
gelmeye çalışırsınız. Birlikte çalışmanıza dostlar gıpta ile
bakarken rakip veya düşmanlar takoz koymaya, aranızı açmaya çalışır. Biriniz
hata veya yanlış yaptığı zaman vurmaya başlarlar.
Birlikte
iş tuttuğunuzun tökezlemesini fırsat bilenler surda bir gedik açmak için
her yolu mubah görürken aynı yola başvuranlardan beklenen çalışma arkadaşlarını
yem etmemektir. En azından korunup kollanılması gerekir. Dışarıya karşı
savunulurken içeride hatanın telafi edilmesi yoluna gidilirdi yakın zamana
kadar. Herkes, hatta rakipleri bile takdir ederdi bu durumu.
Son
yıllarda ne olduysa hata yapan, yanlış anlaşılan yoldaşlara sahip çıkılmaz
oldu. Başkasından fazla biz eleştirmeye başlıyoruz şimdi. Üstelik bunu alenen
meydanlarda yapıyoruz. Söze başlarken "Kim ne derse desin..."
şeklinde giriyoruz söze. Koruma ve savunmadan geçtik, herkesle beraber biz de
vuruyoruz. Bu, yeni bir bakış açısı anlaşılan: "Kendine dikkat et, hata ve yanlış yaparsan tökezlediğin yerde kalır,
milletin gözünden düştüğün gibi bizim de gönlümüzden düşer, sana sahip
çıkmadığımız gibi yollarımızı da ayırır, biz yolumuza, sen yoluna gidersin,"
demektir bu. Bunun Türkçesi, "Yola çıktıklarımızı yolda bulduklarımızla
değiştirmektir."
Son
yıllarda sık sık başvurulan bu yöntem, sağlıklı bir bakış açısı
olmadığı gibi, iyi bir yol ve yöntem de değildir. Adam ekme ve adam
eksiltme rakip ve düşmanları sevindirirken elinden tutmadığımız dost da için
için kendini yer, bitirir. Yalnız kaldım diye dertlenir, gönül koyar, incinir.
İncinen kişinin sonradan gönlünü alsan da, iyi bir makama getirsen de asla
kalbini tamir edemezsin. Zira kırılmıştır. Zira düştüğü zaman yanında
dostlarını görmek ister. Bir defa onu rakiplerinin attığı taş değil;
dostlarının, dost bildiklerinin attığı gül yaralamıştır. Biz böyle içimizden
her sendeleyene “Düşene bir tekme de sen
vuracaksın” diyerek yolumuza devam edersek kalabalıklar içerisinde yalnızlığa
mahkum oluruz. Unutmayalım ki hiç hata yapmayan hiç iş yapmayandır.
Bir
davanın, bir fikrin kökleşmesi, büyümesi, zirveye oynaması, zirvede kalmaya
devam etmesi; beraber çıkılan, beraber yürünen dostların yanında olmasıyla
kaimdir. Bilelim ki “Hatasız dost arayan
dostsuz kalır.” İçindeki bu eksikliği kalabalıklarla gidermeye çalışır. Bu
yüzden kolay kolay yalnız kalamazlar. Zira yalnız kalsa vicdanı ile baş başa
kalıp vicdanı onu sorgulayacaktır.
Neresi olursa olsun kamu adına iş görenlerin yazdıklarına,
konuştuklarına dikkat etmesinde fayda vardır. Beraber iş tuttuğu dostlarına
veya camiasına leke getirecek hal ve hareketlerden kaçınmalıdır. Çünkü günümüz
öküzün altında buzağı arayanların devridir. Aynı yola baş koyan kişi ihanet
etmediği, kötü niyetli olmadığı müddetçe söylediğine veya yazdığına katılmasak
da onu kırıp dökmeden usulüne uygun bir şekilde ifade ettikten sonra yola
çıktıklarımızı savunmaktır. Vefa da budur. 09/08/2017
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder