Saçımızı
süpürge ettiğimiz akademik başarı veya ahlaki yönden istenilen verimi
alamadığımız çocuklarımız olunca "Kime
çekti bilmem, nereden öğrendi bilmem. Biz böyle aile terbiyesi vermedik, şu
okullar yok mu? Orada bozuldu benim çocuğum, hele o okulda edindiği arkadaş
çevresi yok mu? Hepsi iyi aile terbiyesi almamış çocuklar. Bizim çocuk gitti
onları buldu. Bir kesere de sap olamadı. İlkokulda ilk önce okumaya bu
geçmişti. Sınıfının birincisiydi. Ah bu öğretmenler! Çocuğumun şansızlığı iyi
öğretmenlere denk gelmeyişi. Aslında çok zeki benim çocuğum. Nazar var kesin bu
çocukta..." şeklinde serzenişlerde bulunur dururuz. Mazeret, bahane ve
gerekçenin birini bitirir, diğerine geçeriz. Bir türlü ne kendimize sıra gelir,
ne de çocuğumuza. Zira çocuğumuz iyi bir çocuk, biz de iyi bir anne ve babayız.
Toplumda
çocuğunu bu şekilde gören anne ve babaların sayısı hiç de azımsanacak kadar az
değil. Çok az bir anne ve baba, “Ben çocuğumu istediğim şekilde yetiştiremedim,
iyi bir anne ve baba olamadım” şeklinde öz eleştiri yapar.
Çocuğun
yetişmesinde değişik saikler vardır mutlaka. Kiminin az, kiminin çok etkisi
vardır. Ama çocuğun yetişmesinde aile birinci derece faktördür. Serap
Duygulu isimli psikolog ve sosyolog, “Çocuklar ileriye attığımız oklardır” dedi
bir televizyon konuşmasında. Oku atan bizleriz, attığımız okun nereye düşmesi
bizim maharetimize bağlı. Nasıl ki attığımız ok niye buraya geldi diye kızmaya
hakkımız yoksa atılan ok misali çocuklar da bizim meyvelerimizdir. Elbette
çevrenin, okulun, dijital alemin etkisi vardır ama çocuk ilk mayasını evden
alır, tohum orada atılır. İyi tohum çevre vb sebeplerle biraz sendelese de
sonunda aslına döner. Çocuğun yetişmesinden dolayı sağa-sola kızmaya devam
edersek sadece egomuzu tatmin etmiş oluruz. Bu, gerçekle yüzleşmemek için
kaçmak, topu taca atmak demektir.
Psikologlarımız
bizde bulunan hastalığın teşhisi için nasıl ki çocukluğumuza inmeye çalışıyorsa
biz de istediğimiz meyveyi alamayınca okları karşı tarafa değil, evimize çevirmemizde
fayda vardır. Bunu ne kadar çabuk yaparsak kârımızadır. Zira erken teşhiste
tedavi imkanı bulmak daha kolaydır. İş kangrene dönüştükten sonra hastalığı tedavi etmek daha zordur, hatta
imkansızdır. O yüzden ayaklarımız yere bassın. Hata ve yanlışlar karşı taraftan
bile olsa işe ilk önce kendi evimizden başlayalım, sonra çevreye açılalım.
Rastgele attığımız oklar ayrık otları gibi her bir tarafa dağılır da sonradan
toparlamak beyhude bir çaba gibi olur.
Biz anne ve babalar olarak çocuğumuzun her yönden daha iyi yetişmesi için elimizden geleni yapalım. Kendimiz de ev ortamına onlara örnek olalım. Attığımız tohum ve oklar mutlaka en güzel meyveyi verecektir. Olmadı mı? Demek ki imtihanımız bu diyelim. Allah
herkese bilgi ve donanımıyla, örnek yaşantısıyla çevresine ışık tutan, Rabb'ine
karşı sorumluluklarını bilen, kimseye muhtaç ve yük olmadan ayakları üzere
yaşayabilen, ekmeğini taştan çıkartabilen hayırlı evlat nasip etsin. Kimseyi
acı imtihanlarla sınamasın. 30/08/2017
* 21/09/2018 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
* 21/09/2018 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder