28 Temmuz 2017 Cuma

Türkiye'deki Hafızlık Eğitimi Üzerine

Babamın hayalinde  beni hafız yapmak vardı. Küçüklüğümden beri beni yanına çağırırken, severken "Hafızımda, patuzumda, dokuzumda, otuzumda" diye bir tekerleme tuttururdu. Benim hafızlık yaptığım 1976-1979 yıllarında ilkokul beşi bitiren Kur'an Kursuna yazılarak bir yıl yüzünden, iki yıl da hafızlık eğitimi alırdı.  

Üç yıl Kur'an eğitiminden sonra orta birinci sınıfa yazılarak akranlarımdan en az üç yaş büyük bir şekilde okudum. Ortaokul ve lise boyunca sınıf arkadaşlarımın yanında adım hep Ramazan Abi idi. Bazı arkadaşlar üç yıl hafızlık eğitiminden sonra ortaokulu dışarıdan bitirme sınavlarına girerek lise birinci sınıftan okula başladılar. Ama nereden bakılırsa bakılsın her sınıfta emsallerine göre vücudu biraz iri ve yetişkin olan varsa genellikle hafız olduğu anlaşılırdı. Hafızlığımızı da Türk Anadolu Vakfının sağladığı imkanlarla her yaz döneminde sağlamasını yaparak sürekli tekrarladık. Buradan bizlere hem barınma, hem iaşe konusunda tüm imkanlarını seferber eden ve her yıl hafızlık yapmamıza imkan veren TAV yetkililerine şükranlarımı sunmak istiyorum.

Hafızlık eğitimi zaman zaman sekteye uğrasa da geçmişten günümüze Türkiye'de hafız yetiştirme hususunda özel gayretlerin olduğu gözlemlenmektedir. Hatta birçok ailenin çocuğunu hafız yapma hayali var bu ülkede.

Sekiz yıllık kesintisiz eğitimin en fazla darbe vurduğu müesseseler hafızlık eğitiminin de yapıldığı Kur'an Kurslarına olmuştur. Bu süreçte Kur'an öğrenmek isteyen veya hafızlık yapmak isteyen öğrencilerin sayısında anormal bir şekilde düşme olmuş, birçok Kur'an Kursu öğrenci yokluğundan kapanmak zorunda kalmış, görevlileri de imam-hatip olarak camilere görevlendirilmiştir. 15 yaşında ilköğretimi bitirdikten sonra hafız olmak için gelen öğrencilerin birçoğunun hafızlık yapabilecek kapasite ve yetenekte olmadığı da görülmüştür. Hafızlığa başlayan ya bitirememiş, ya normalinden fazla uzatmış, hafız olmuşsa da hafızlığı çok sağlam olmamıştır. Üstelik yaş ilerledikçe yapılan hafızlığın çok sağlam olmadığı da uzmanlarınca ifade edilmektedir.

Zorunlu eğitimin 4+4+4 şekline dönüşmesiyle birlikte birkaç yıldır hafız yetiştirme eğitimine Milli Eğitim de el atmaya başladı. Özellikle imam-hatip ortaokulları bünyesinde 'Hafızlık Proje Okulları' açılmaya başlandı. Birçok il Konya'da açılmış olan Hafız İHO'yu örnek almaktadır. Bu tip okullara seçilen öğrenciler yapılan sınavlarda emsallerini geride bırakarak kabul edilmiştir. Projenin uygulanışında müftülüklerden destek alınmaktadır. Öğrenciler resim, müzik, beden eğitimi ve bilişim teknolojileri dersleri dışındaki dersleri de almaktadır. Okulunu bitirinceye kadar da bir yıl okula gitmeyerek hafızlık yapmakta ve yılsonunda yapılan sınavla öğrenci sene kaybetmeden bir üst sınıfa geçebilmektedir. Öğrenci ara verdiği bir yılın dışındaki diğer yıllarda hem hafızlığını yapmakta hem de diğer derslere girmektedir. Genel hatlarıyla hafızlık eğitimi Milli Eğitime bağlı okullarda bu şekilde işlemektedir. Öyle zannediyorum daha mezunlarını vermedi. Projenin başarılı olması için yetkililer ellerinden gelen gayreti göstermektedir. Umarım sarf edilen emekler boşa gitmez. İyi bir proje olur.

Burada projenin bazı noktalarına işaret etmek istiyorum. 2016-2017 öğretim yılında İHO’larda okumakta olan öğrenciler arasında yapılan hafızlık yarışmasında jüri olarak görevlendirildim. Ki bu çocuklar bir yıl ara vermek ve diğer yıllarda da hem okul hem de hafızlıklarını yapmak suretiyle ‘Hafız İHO’larda olduğu gibi- hafız olmuş öğrencilerdir. Okullarından birinci olarak ilçe yarışmasına katılan öğrencilerin -belki de heyecandandır- ezberlerinin zayıf olduğunu gördüm. Çocuk ezberlemiş ezberlemesine. Ama bir türlü okuyamadı maalesef. Buradan şunu çıkarıyorum: Bir koltukta iki karpuz gitmez. Çocuk hem okul derslerini hem de diğer dersleri götürmekte zorlanır. Hafızlık öyle bir şeydir ki sürekli okuna okuna hıfzedilen ve bellekte yer edinen bir süreçtir. İkisini bir arada götüren mutlaka yeterince vakit ayıramayacağı için ya ikisini ya da birini ihmal edecektir. Bir de hafızlığın şu yönü var. Bir ezber baştan nasıl ezberlenmişse ilanihaye o şekilde gidiyor. İyice sağlamlaştırılmadan geçilen veya geçirilen sayfalar gevşek olmaktadır. Unutulması da daha kolay olmaktadır. Yine burada hafızlık yapmak için 6.veya 7.sınıfta örgün eğitimine ara veren öğrenci dönem sonunda tüm derslerden sınav yapılmak suretiyle sene kaybetmeden emsalleri ile yine okumaya devam etmektedir. Burada da öğrenci aleyhine bir durum söz konusu. Zira çocuklara telafi kursu verilmiş olsa da bu öğrencilerin matematik, fen, İngilizce vb dersleri görmeden bir üst sınıfa geçtikleri için 8.sınıfta girecekleri TEOG sınavlarında Bakanlığın belirlediği 6 dersten yeterince başarılı olamayabilir. Özellikle temel gerektiren derslerden iyi temel almadığı için bunun ceremesini öğrenci hem 8 hem de lise boyunca çekmek durumunda kalabilecektir. Yine hafızlık eğitimi alan öğrenciler daha fazla Kur’an eğitimi almaları için resim, müzik, beden ve bilişim derslerinden mahrum kalmaktadır. Özellikle beden eğitimi ve bilişim dersleri öğrencileri rahatlatan derslerdir. Belki dışarıdan yaptırılan etkinliklerle telafi yoluna gidilebilir ama özellikle beden eğitimi dersi öğrencilerin göz bebeğidir, olmazsa olmazıdır.

Şu anda 18 okulda uygulanan bu hafizlık projesinin başarılı olmasını temenni ediyorum. Birçok projemiz gibi ölü doğmasın istiyorum. Sene kaybetmeden yapılan hafızlığın belki belgesi olur ama ezberin akılda tutulması zor olabilir. Ki hafızlık sürekli tekrar etmeyi ve onunla hemhal olmayı gerektirir. İnşallah projede çocuklarımız  hem hafızlığıyla hem de akademik başarısıyla göz doldurur, hafızlık müessesesi de bu şekilde devam eder. 28/07/2017

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder