30 Temmuz 2017 Pazar

657'yi Kaldırmayı Düşünmeden Önce

657 Sayılı Kanun memurların özlük haklarını, ödül ve cezasını, memur alınma şartlarını vb düzenleyen bir kanundur. Kapağı devlete atma demektir, garantili iştir. Çalışsan da çalışmasan da sırtını terletmeden 65 yaşına kadar çalışmak demektir. Kaytarmak isteyenler için yatma yeridir. Aynı zamanda bu kanuna göre atanan ne uzar, ne de kısalır. Yine kanuna göre memur alımında ehliyet ve liyakat gerektiği de yazılıdır.

1965 yılında kabul edilen ve sonradan çokça değişiklik yapılan Kanun kör-topal bugüne kadar gelmiş, nice nesli emekli etmiştir. Son günlerde 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununun kaldırılması gerektiğiyle ilgili görüşler serdedilmeye başlandı. Görev Meclisindir, istediği zaman değiştirir. Yalnız 657'yi kaldırmayı düşünmeden önce  kafa yapımızın değişmesi gerektiğini düşünüyorum.

Bir defa sorun 657'nin kendisinde değil, bizim kafa yapımızda. Biz dünyanın en iyi devlet memurları kanununu çıkarsak bu kafa yapısını değiştirmediğimiz müddetçe çok bir şey değişeceğine inanmıyorum. 657,  üzerinde iyi düşünülerek hazırlanmış ve kabul edilmiş bir kanundur. Hem iyi hem de kötü bir yönü vardır.  Memurun çalışmasını garanti altına almaktadır.   İnsan iyi niyetli, çalışma azminde ise kanuna bile gerek yoktur. Kendisine tevdi edilen işini yapmakla yükümlü olduğunu bilir, amme adına hizmet eder. Bu açıdan Kanun memurunu koruyucudur. Diğer taraftan iyi bir denetim mekanizması kurulamadığı için Kanun çalışmayıp yatanı da korumaktadır. Sonunda iş insanda bitmektedir. Suç kanundan ziyade uygulayıcılardadır.

Eleştirilen bu Kanunu kaldıralım kaldırmasına. Yerine yenisini koymadan önce 657'de işe eleman alımında ehliyet ve liyakat esas olmasına rağmen geçmişten günümüze eleman alımında siyasiler, zamanın hükümetleri ne kadar bu esaslara uymuşlardır? Kamuya eleman alımında torpili sıfıra indirebilmişler midir? Ülkeyi yönetenler hakkaniyet ilkesine ne kadar uydular? Bu sorulara çoğunluk kamuya eleman alımında torpil her devirde geçer akçedir cevabı verecektir. O zaman biz baştan sınıfta kalmışız demektir. Kanunun eleştirilen bir diğer yönü devlet memurluğundan çıkarma zorluğudur. İş garantisi olan bir yerde asla verim olamaz. Allah Cenneti garanti etse dünyanın en kötü insanı oluruz. Zamanında işini yapmayan bir insanı kayırmayıp adam gibi denetimini yapsaydık kamudan ihraç edeceğimiz birkaç insan tüm memurların korkulu rüyası olur, herkes işini düzgün bir şekilde yapardı. O zaman burada Kanunu ve işini yapmayan memuru suçlamadan önce denetim görevini bihakkın yerine getirmeyenler bu işte baş sorumludur.

Kamuda çalışan insanların önünü göremeyecek şekilde iş garantisi olmazsa, ne zaman kapı dışarı edileceğim endişesi taşırsa yine verim alınamaz. Zira eğer çalışma işverenin veya patronun iki dudağının arasında olacaksa korku içerisinde yaşayan hiçbir insanın verimli ve başarılı olması mümkün değildir. Burada “Efendim yerine getirilecek kanunda objektif kriterler konacak, öyle insanlar hemen kapı dışarı edilmeyecek” denebilir. Bizde her şeyde mutlaka kriterler vardır. Ama minareyi çalan nasıl ki kılıfını uyduruyorsa kanunu uygulayacak olan da insandır. Biz toplum olarak düşüncesi, fikri ne olursa olsun yanımda her kesimden insan çalışabilir, herkese ekmek vardır, zira önemli olan işten verim almaktır demediğimiz ve uygulamadığımız müddetçe kanunları kendimize benzetiriz.
Bir rektörü kurucu olarak atıyorsunuz. Adam hizmetlisinden memuruna, öğretim görevlisinden dekanına varıncaya kadar kendi zihniyetindeki adamlarla dolduruyor. Bu demektir ki bu üniversitede başka kesime ekmek yoktur. Geçmişimiz birilerinin ayağını kaydırarak o makama gelme ile doludur. Bir defa kamuya eleman alımında önce samimi olmalıyız. Devletin verdiği hakkı kötüye kullanmamalıyız. Kurumumuzu arpalık olarak görmemeliyiz, düşmanımız bile olsa onunla çalışmayı içimize sindirmeliyiz. Vatandaşın gözünde ‘Kendi yandaşlarını aldı’ imajının ve algısının olmaması lazımdır. Çalışmayana devletin hiçbir kurumunda iş olmamalıdır, çalışana devletin her kurumu açık olmalıdır. Biz bugüne kadar devletin inisiyatif verdiği her alanı hoyratça kullandık, bu konuda karnemiz iyi değildir.

Kanunu bir otomobile, kanuna tabi olan ve uygulayıcıları da o arabayı süren şoföre benzetelim. Şoför iyiyse araba menziline sağ salim varır. Şoför kötü ise dünyanın en iyi markasını da verseniz adam gider bir duvara toslar. Hasılı önce beynimizi değiştirelim, bu konuda kaç kişi samimiyet testini geçebilir? Eğer geçemiyorsak kanunla falan uğraşmayalım. Önce kendimizi değiştirelim. Zira at sahibine göre kişner…30/07/2017





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder