25 Temmuz 2017 Salı

İlmin yarısı 'bilmiyorum' ise diğer yarısı nedir?

Öğretmenliğimin üçüncü yılında zorunlu hizmet için Güneydoğunun bir iline gittiğimde o okulda çalışmakta olan tecrübeli bir hocamız: "Hocam! Meslekte yenisin, mesleki tecrübem olarak söyleyeyim. Öğrenci sana bir soru sorduğunda sakın ola ki 'bilmiyorum' deme. Doğru yanlış fark etmez herhangi bir cevap ver" dediğinde hayretime gitti: "Olur mu hocam, bilmediğim bir soru olursa bilmiyorum der, gider araştırır, doğrusu ne ise hem kendim öğrenmiş olurum, hem de öğrencileri bilgilendiririm" dedim. Bana, "Kendin bilirsin, ama öğrenci nezdinde itibarın sarsılır ve bir değerin kalmaz" demişti. Meslek ve yaşça benden büyük olan bu hocamızın tecrübesini hiç uygulamadım ama dediğini de hiç unutmadım.

Televizyonda din adına dini bilen ve bildiğini iddia edenlerin kısır tartışmalarını görünce nedense 94 yılında başımdan geçen bu anekdot aklıma geldi. Birbirini ithamlar, birbirinin sözünü kesmeler, birbirine mağlup edilmesi gereken düşman gibi görmeler, birbirine belden aşağı vurmalar...Bu işi yapanlar aynı dinin mensupları maalesef. (Ben burada dini konuyu konuşan muhataplardan bahsediyorum ama diğer alanlarda yapılan tartışmaların çoğu da bundan farksız.) Nedense programın başındaki doğrunun ortaya çıkması temennileri havada kaldı. Onları izlerken "İlmin yarısı 'bilmiyorum' demektir, sözü geldi aklıma. Yarısı bilmiyorum ise ilmin diğer yarısı nedir diye düşünmeye başladım. Sağ olsunlar ekranda dört saat boyunca izlediğim hocalarımın bana en büyük katkısı ilmin diğer yarısının ne olduğunu bulmama yardımcı oldu. Hemen kendi kendime, 'İlmin diğer yarısı da edeptir,' dedim. Programın bir diğer faydası da hani birine sormuşlar edebi nereden öğrendin diye. Adam, ‘Edepsizlerden’ cevabı vermiş. Programa ve taraflara ön yargısız bir şekilde bakanların da ortak kanaati bu. Programda bilgi adına doğru yanlış malumat vardı. Fakat edep yoktu. Öyle zannediyorum herkeste özellikle bilim adamlarında olması elzem bir değerimizdir edep. İlmin ne olduğunu 13-14. Yüzyılda yaşamış Yunus, “İlim ilim bilmektir /İlim kendin bilmektir /Sen kendini bilmezsin/Ya nice okumaktır/Okumaktan murat ne /Kişi Hak'kı bilmektir /Çün okudun bilmezsin /Ha bir kuru ekmektir/Okudum bildim deme /Çok taat kıldım deme/Eğer Hak bilmez isen/Abes yere gelmektir” diyerek en güzel şekilde ifade etmiştir.

Sözlükte edep: “Toplumda oluşan töreye uygun davranış; utanma, çekinme, sıkılma duygusu, incelik.” anlamlarına geliyormuş. Hakikati ortaya çıkarmak için canlı yayına çıkan bu zevatta eksik olan edepti kanaatime göre. Edep; kişinin kendini bilmesi, haddini bilmesi, neyi-nerede-nasıl konuşacağını bilmesidir. Tartışmacılar sahalarında allameyi cihan olabilirler. İlim ve bilgi önemlidir önemli olmaya. Günümüzde bilgiye ulaşmak o kadar kolaylaştı ki edeple süslenmeyen, taçlandırılmayan bilgi, kişiyi tevazudan uzaklaştırıyor ve tarafları halk nezdinde sıfırlıyor. Fakat tartışmaya kendilerini kaptıran zevat, halk nezdinde küçüldüğünün farkına bile varamıyor.
Bir defa ilim adamı olan kişilerin her şeyi ulu orta, her yerde tartışmamayı bilmeleri gerekiyor, doğruyu bulmak amacıyla kendi aralarında müzakere etme imkanı varken birbirini alt etme niyetiyle arenaya çıkıp kozlarını paylaşma yolunu seçmek önlerinde unvanları da olsa ilim adamına yakışmaz. Neyi-nerede konuşacağını bilmeyen insanlar ne kadar bilgili olurlarsa olsunlar bu topluma din adına verebilecekleri bir şeyleri yoktur. Yine bunların horoz dövüşünü ve kayıkçı kavgasını görünce bunların bana anlatacağı din kendilerine kalsın, en iyisi “Koca karı imanı” dedim kendi kendime. 25/07/2017



2 yorum:

  1. Fikri Alem Adem'den doğdu icedir İnsan bilmez hayvan yoruldu Allah razı olsun

    YanıtlaSil