Futbol seyir zevki veren bir oyundur. Çoğumuz mahalle
aralarında oynamışızdır. Son yüzyılda profesyonelleşti iyice. Artık parayla
oynanıyor, parayla seyrediliyor. Futbolcuların transfer ücretleri kimileri için
bir servet mesabesinde.
Futbola merakı olanlar küçük yaştan
itibaren futbol kulüplerinin alt yapılarında başlarlar futbola. Kendisini
ispatladıkça lisans almak suretiyle küçük takımdan büyük takımlara doğru
transfer olurlar. Transfer olduğu takımla 2+1, 3+1, 4+1 şeklinde sözleşme
imzalarlar. Her bir futbolcunun da sahanın içinde oynadığı mevkisi vardır.
Kulüpler futbolcu transferi yaparken takımında hangi alana ihtiyaç varsa
öncelikli olarak o mevkiye futbolcu alır. Başka mevkide oynaması söz
konusu olmaz. Çok az futbolcu birkaç mevkide birden oynayabiliyor. Takımıyla
sözleşmesi biten ya yeniden sözleşme imzalar ya da bir başka takıma transfer
olur.
Genelde futbolcular 30-35 yaşlarına kadar takımları adına
ter dökerler. Takımına bir katma değer veren futbolcu için takımı bir vefa olsun
diye onun adına jübile yapar. Jübilesini yapan emektar futbolcular antrenör,
teknik direktör olmak için belgelerini de alır. Kimi kulüp çalıştırmaya başlar,
kimi boş bekler, kimi televizyonlarda maç sonrası futbol kritiği
yapar, kimi gazetelerde futbol ile ilgili köşe yazarlığı yapar, kimi de bir
başka alanda iş yeri açar, geri kalan ömrünü bu şekilde tamamlar...Teknik
direktörlük yapanlar kulüplerle tıpkı futbolcu iken olduğu gibi birkaç yıllık
sözleşme yaparlar, takımında başarılı olduğu müddetçe sözleşmesi uzatılır,
başarılı olamazsa ya süresi bitince ya da daha önceden sözleşmesi ya tek
taraflı ya da karşılıklı feshedilir.
Futbolu bıraktıktan sonra hangi
ister teknik heyet olarak çalışsın, ister kendi iş yerini açmış olsun,
çalıştığı alanda ister başarılı ister başarısız olsun asla futbol oynamaya geri
dönmez/döndürülmez. Bu durum hem futbolda hem de diğer kamu kurum ve
kuruluşlarında ister müdür, ister şef, ister müdür yardımcısı olarak
çalışsın değişmez. Mesela malmüdürlüğünde göreve başlayan bir memur, yeterince
çalıştıktan sonra görevde yükselmeye girer, başarılı olursa şef olarak atanır,
o mevkide de belli bir süre çalıştıktan sonra müdür yardımcılığı, ardından
müdürlük sınavına girer. Her statüsü değiştikçe görev yeri de değişir. Türkiye'de
bunun tek istisnası var: okul müdür ve müdür yardımcılığı. Okullarda görev
yapan okul müdürü ve yardımcısı bir bakmışsın tekrar öğretmenliğe döndürülür.
Daha öğretmenlikte yeterince çalışmadan bir bakmışsın birileri hemen müdür
olur, ya da yardımcı olur.
Teknik heyet olarak görev yapan bir antrenörün yeniden
futbolculuğa döndürülmesi asla verim getirmez. Zaten bunun da hiç uygulaması
yoktur. Düşünün ki yıllar yılı okullarda yöneticilik yapan birisinin tekrar
öğretmenliğe döndürüldüğünü. Bu kimsenin yeterince öğretmenlik yapabilmesi,
öğretmenlikte başarılı olabilmesi çoğu zaman mümkün olmamaktadır. Hangi akla
hizmetle bu yapılıyorsa doğru yapılmıyor. Öncelikle bunun kabul edilmesi
gerekiyor.
Anlatmak istediğim her kurumun iç işleyişinde bir düzen ve
ahenk vardır. Oturmuş gelenekleri vardır. Maalesef okullarda bu konuda
yerleşmiş bir düzen yoktur. Bütün işler deneme yanılma yöntemiyle halledilmeye
çalışılmaktadır. Aslında okullarda yapılması gereken tıpkı futbolculara uygulanan
sistem olmalıdır. Bir öğretmen yeterince çalıştıktan sonra öncelikle müdür
yardımcılığı sınavına girer, burada yeterince çalıştıktan sonra okul müdürü
olmak için yine açılan sınava girer, okul müdürlüğünde başarılı oldukça
görevine devam eder. Buradan şube müdürü veya ilçe milli eğitim müdürü olur, bu
şekilde emekliliği hak eder. Yöneticilik görevini üstlenen öğretmen görevini
ihmal ederse, görevini savsaklarsa, idarenin direktifi çerçevesinde hareket
etmezse nasıl ki futbolcu iyi oynamadığı takdirde ceza alabiliyorsa okulda
yöneticilik yapan da ceza alabilmelidir. Ama düşünülmemesi gereken tek şey o
kimseyi yeniden öğretmenliğe döndürmek olmamalıdır. Biz yaptık oldu denirse
söylenecek bir şey yok. Maalesef okulların durumu ortada. Lütfen okullara
idareci atama konusunda değişmez kriterler konmalıdır. Yoksa ceremesini hep
okullar çekecek. Harcanan insan kaynağıdır. Mutlaka her insandan azami ölçüde
faydalanma yoluna gidilmelidir. Yoksa insan onuru zedelenirse ne kendine
hayreder, ne de okullara. Olan küçük dimağlara olur. 04/06/2017
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder