Ar, namus, iffet, edep, haya milletimizin olmazsa
olmazlarındandır. Uğruna kavgalar eksik olmaz. Hatta ölüm ve öldürmeler olur.
Adına da 'Namusumuzu temizledim, namus uğruna işledim" bile denir.
Ekseriyet namus konusunda hassas iken içimizden bazıları,
"Namus sadece iki bacak arası değildir" şeklinde eleştiri getirir.
Doğru, namus sadece iki bacak arasından ibaret değildir. Ama tamamen soyunmakta
değildir. Tamam her beraber namusu sadece iki bacak arasına hapsedenleri
eleştirelim. Ama insafı elden bırakmadan insanların içerisinde anadan uryan
soyunan insanlara da söyleyecek iki çift lafımız olsun. Nedense namusu sadece
iki bacak arasından ibaret kabul etmeyenleri özellikle sahillerde sadece iki
bacak arasını ve göğsünü kapatmış bir vaziyette görmek mümkündür. Mademki
halkımızın değer yargılarından olan namus kavramı anlayışı masaya yatırılıyorsa
bizlerin de sadece iki bacak arasını kapatanların anlayışını masaya
yatırmamızda fayda vardır.
Namus kavramı ve anlayışına hangi pencereden bakarsak
bakalım, öncelikle kadının erkeğe, erkeğin de kadına ilgi duyması kadar doğal
bir şey olmadığını bilmemizde fayda var. Ne olursa olsun Allah’ın meşru ölçüler
içerisinde izin verdiği faydalanmanın dışında insanların eline, beline ve
diline sahip olması gerektiğini düşünmemiz gerekiyor. Yani insanımız uçkuruna
sahip çıkmalıdır. Çünkü neslin sağlıklı gelmesinde mutlaka
namusa verdiğimiz önem ön plana çıkmaktadır. Uçkuruna sahip çıkmayı Hz Fatıma
hayırlı hanımı tarif ederken "Hayaliyle
de olsa haramlarda gezmeyen, beyini de haramlarda gezdirmeyen hanımdır."
diye açıklar. Yine Hz Ali hayırlı beyi, “Hayaliyle
de olsa haramlarda gezmeyen, hanımını da haramlarda gezdirmeyen beydir."
şeklinde izah eder. Fark etti iseniz Hz Ali ile Fatıma hayırlı kimseyi tarif
ederken hem erkeği hem de kadını konu edinir. Yani namusu sadece kadında aranan
bir özellik olarak görmezler.
Kültürümüzde nasıl ki kadınlar tuvaleti, kadınlar hamamı
ayrı ise plajlarda da buna dikkat etmede fayda vardır. Yatak odasında bile
bulunulamayacak bir kıyafetle pardon kıyafetsizlikle kadının ve erkeğin aynı ortamda
denize ve havuza girmesinin savunulacak bir yönü olmasa gerek. Kadının
erkekten, erkeğin de kadından kaçınmasında fayda vardır. İki hafta öncesinde
bir vesileyle eş-dost ile birlikte bir sahil kenarına gittim. Yüzme bilmem ama
mademki denize geldim, en azından içine girip çıkayım istedim. Otelimize ait
tahsis edilmiş bölümde suya girdik. Biz girerken eşlerimiz girmedi, onlar
girerken de biz girmedik. Fakat tanımadığımız kişilerin içimizde anadan uryan
arzı endam ettiğini görünce ne oluyor dedim kendi kendime. İşin garibi ben ve
dostlarım bu durumu garip karşılarken yanında eşi veya sevgilisi olan karşıt
cinsin erkeklerin içerisinde denize girerek sonra güneşlenmek için bulunduğumuz
mahalde hiç kaçınmadan rahat tavırlar içerisinde bulunmaları içine düştüğümüz
durumu göstermesi bakımından manidar gerçekten. Ne diyebilirsin böylelerine, “Az
öteye git desen olmaz, bu ne hal desen olmaz.” Zaten bir şey söylesek
karı-koca, bize namus adına epey bir nutuk atar ve namus dersi verirdi. Sonunda
biz uzaklaşıp gittik oradan.
Toplumumuz ne kadar değişirse değişsin, ne kadar dejenere
olursa olsun biz mahremimize kem gözle baktırmayız. En azından bakmamamız gerekir,
onları korumaya çalışır, uçan kuştan
bile koruruz. Yanımızda çırıl çıplak uzanan kişilere “Bu kadar da olmaz,
edep yahu!” demek geçiyor içimden. Allah kadın-erkek, hiçbirimizi haya
perdesinden yoksun bırakmasın. 08/06/2017
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder