Yan taraftaki
tabloda TES-İŞ'in dört kişilik bir ailenin bir aylık açlık ve yoksulluk
sınırı gösterilmiştir. Özellikle sendikalar her ay rutin olarak açlık
ve yoksulluk sınırı araştırmalarını kamuoyu ile paylaşırlar. Tabloyu
değerlendirirken 2017 asgari ücret net maaşının 1404 lira olduğunu, evli ve üç
çocuk sahibi birinin eline yaklaşık 1500 lira geçmektedir.
Tabloya şimdi yeniden göz atalım.Dört kişilik bir ailenin açlık sınırı; 1528, yoksulluk sınırı ise 4979 lira. Bu tablo neye göre hazırlanıyor, bilmiyorum. Ama bu araştırmalar ciddi bir şekilde yaşıyorsa dört kişilik bir ailenin insanca yaşayabilmesi için eline 4979 lira geçmesi gerekirken maalesef asgari ücretlinin eline 1500 lira geçiyor. Bence sendikalar açlık sınırını belirlemekten ziyade bugün açlık sınırının altında ücret alan insanların nasıl yaşadıklarını, niye hala sağ kalıp ölmediklerini araştırmaları gerekiyor. Araştırma sonucu çıkan sınır ile verdiğimiz maaş bu ülkenin yüz karası görünüyor. Bugün asgari ücretli insana verdiğimiz para ile ölmeden yaşayabilirsen yaşa, yoksa kendin bilirsin, daha mezar orada demek gibi bir şey bu.
Bu ülkede asgari ücretle çalışan insanların sayısı az değil. Burada asgari ücretlilere zam falan isteyecek değilim. Sadece empati yapalım biraz. Özellikle asgari ücreti belirleyen kişiler ve siyasi irade fazla değil sadece bir ay boyunca asgari ücretliye layık olarak gördüğümüz maaş ile geçinsinler. Eğer geçinebiliyorlarsa hiçbir şey demeyeceğim onlara. Aldıkları da helali hoş olsun, diyeceğim. Fakat asgari ücretliye reva görülen bu para işverenin ve bu ülkeyi yöneten insanların dişinin kovuğunu dolduracak kadar bir çerez parası bile değildir. O zaman niye empati yapmıyoruz. Kendimize yapılmasını istemediğimizi niçin başkasına yapıyoruz? Ülkenin imkanları çerçevesinde niçin sorumluluğa göre hakça paylaşım yapmıyoruz? Biz böyle her yıl yüz lira gibi komik bir rakamla zam verdiğimiz bu insanlar içimizde bu şekilde yaşadığı müddetçe bu ülkede sosyal adalet dengesini kurmamız mümkün değildir. Bu insanların huzurlu, mutlu olmaları, gelecek kaygısı çekmemeleri mümkün değildir. Aldığı parayla ayın sonunu nasıl getireceğim hesabı yapan bir ailenin çocuklarına iyi bir gelecek vadetmesi mümkün değildir. Yarı aç, yarı tok ölüme terk edilmiş insanlar olarak görmek lazım bunları.
Bu ülkenin yönetenleri, iş verenleri bir araya gelerek bu insanların hayat standartlarını nasıl normal bir seviyeye çıkarırız hesabını yapmalıdırlar. Sizin yediğiniz önünüzde, yemediğiniz arkanızda olacak şekilde bu insanları aç be aç, naçar bir şekilde bırakmak suretiyle bu hayat bu şekilde devam ediyorsa nasıl yattığınız yerde rahat edebiliyor, nasıl gezdiğiniz yerde rahat dolaşabiliyor, nasıl yediğinizi rahat yiyebiliyorsunuz? Ancak insanda vicdan ve insafın kalmaması demektir bu. Taşıdığınız mide nasıl bir mide? Gerçi siz toksunuz, açın halinden, açlık sınırındaki insanın haleti ruhiyesinden anlamazsınız. Yiyin efendiler yiyin! Hem de tıka basa yiyin. Bu insanlar sizler bey gibi yaşarken içinizde yaşamaya ve yaşam mücadelesi vermeye devam etsinler. Eğer buna yaşama denirse. Unutmayın ki bu toprağın üstü varsa bir de altı var. Bu dünyada sorumluluk sahibi olanlar öbür dünyada bunun hesabını nasıl verecekler? Bunu bir düşünmelerinde fayda vardır. Komşusu açken bu dünyada tıka basa yiyenler, unutmayın ki öbür dünyadaki payınızdan yiyorsunuz.
Yarınını düşünenlere ne mutlu! yarınını başkalarını düşünerek yaşayanlara ne mutlu! 08/06/2017
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder