6 Haziran 2017 Salı

Eğitim ve öğretim üzerine öneriler -II-

Beş yıllık zorunlu eğitim önce 1997 yılında 8 yıla, 2012 yılından itibaren de 12 yıla çıkarıldı. Şimdi de zorunlu eğitimin 13 yıla çıkarılması gündemde. Bir filden şikayetçi olan Nasrettin Hoca'nın, Timur’dan ikinci fili istemesine benzer bu durum.

Yetkililerimiz 12 yıllık zorunlu eğitimden ne buldular ki 13 yıla çıkarmayı düşünüyorlar. Baştan söyleyeyim bu ülkenin sorunu yapılan eğitimin yıl bazında az veya çok olmasından kaynaklanmıyor. Amaç sorunu çözmekse eğer, çözümü başka yerlerde aramak lazım. MEB'in çabası "Kellim kellim la yenfeu" olmaktan öte bir amaca hizmet etmeyecektir.

Bizim kültürümüzde "Beşikten mezara ilim öğrenme vardır." bir defa. Öğrenmenin yaşı, başı ve sınırlaması olmaz. Eğitimde yıl dayatmasından ziyade eğitim ve öğretimin belirli bir yaşa kadar örgün, ardından yaygın ve çıraklık şeklinde devam etmesinde fayda vardır. Marifet ana sınıfından alınan çocuğun sene kaybetmeden liseyi bitirmesi olmamalıdır. Burada sorun kapasitesine, yeteneğine bakılmadan aynı yaş grubundaki çocukların aynı ortamda okutulmasının istenmesidir. Nasıl ki beş parmağın beşi de bir değilse kapasite, fıtrat, zeka ve akıl yönünden de çocuklarımız aynı değildir.

Çocuklar ilk kademeyi bitirdikten sonra kapasite ve yeteneklerine göre tasnif edilmeli. IQ-zeka testi çıkarılmalı her çocuğun. Zekasına göre sorumluluk verilmeli. Hangi zeka türünün ne kadar okuyacağı tespit edilmeli. İş şansa bırakılmadan, herkesi aynı torbaya koymadan yol almanın yolları bulunmalıdır. Bazı çocuklar vardır ki ortaokul 6.sınıftan itibaren çıraklık eğitim marifetiyle meslek öğrenme yoluna gitmelidir, bazı çocuklar, ortaokulu bitirdikten sonra yeteneğine uygun iş alanlarını öğrenmek için seçilmelidir. Bazı çocuklar liseyi bitirdikten sonra iş hayatına atılmalıdır. Bazı çocuklar vardır ki üniversiteyi okuması zorunlu hale getirilmelidir. Bazıları vardır ki lisans eğitiminin üzerine yüksek lisans yapma yolu açılmalıdır. Devlet hangi alanda ne kadar elemana ihtiyaç varsa bir fizibilite çalışması yaptıktan sonra zeka testine uygun öğrenci seçerek eğitim ve öğretimde mesafe almalıdır. Her öğrenciye her sınıfı, her dersi okutma modasından vazgeçilmelidir. Çünkü bu iş kapasite meselesidir. Çocuklara kaldırabileceği kadar yük yüklenmelidir. 

Bu ülkenin sadece üniversite mezunlarına değil, hayatın her alanında çalışabilecek insan gücüne ihtiyacı vardır. Çünkü hayat iş bölümünden ibarettir. Liseyi bitirdikten sonra üniversite kapısında öğrencileri bekletmek, onlara zorla üniversite kazanma yolunu dayatmak, üniversiteyi okuduktan sonra alanıyla ilgili iş verememek hayra alamet değildir bilesiniz. Herkesin efendi olmaya çalıştığı bir ortamda hizmet sahasında çalışacak adam bulunamayacak bu gidişle.

İlkokulu bitirdikten sonra her yaş ve sınıf seviyesinde “Ben okumak istemiyorum” diye bağıran çocukları elemek suretiyle okumaya hevesli, belirli hedefi olan çocukların önü açılmalıdır. Elenen çocuk ya kendine gelecek, ya da ekmeğini ve geleceğini kazanacağı bir alana kayacaktır. Devlet, anne ve babalar okuma hedefi olan kişiler üzerine yoğunlaşacaktır. Siz hangi sistemi getirirseniz getirin, eleme sisteminin olmadığı hiçbir sistem bu ülkeye başarı getirmez. Yaptıklarımızla, sarf ettiğimiz gayret ve çaba ile sadece havanda su dövülmüş olur. 06/06/2017

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder