31 Mayıs 2017 Çarşamba

Yaz kursları amaca hizmet etmeli...

Okulların kapanmasına ramak kala  velilerde  şimdi yaz kursu telaşı başladı. Her veli "Çocuğumun yaz dönemini nasıl değerlendirebilirim" derdine düştü. Kimi sportif faaliyetleri seçerken ekseriyeti de "Dinini, diyanetini öğrensin, ardımdan bir Fatiha okusun, vatana ve millete faydalı birer birey olsun" düşüncesiyle çocuğunu yaz kurslarına yazdırmak için plan yapar oldu. Artık yaz kursları eskisi gibi sadece diyanet tarafından yürütülmüyor. Diyanet, belediyeler, STK'lar, MEB bu konuda kurslar açma yoluna gidiyor.

Vatandaşımız yeme içme gibi ihtiyaç duyar din eğitimini öğrenmeye. Çocuğuna karşı görevlerinden biri olarak görür bu işi. Belki arkamdan bir Fatiha okur muradındadır. Hayırlı evlat olsun derdindedir. 7'den 70'e diz çökeriz hocaların önünde. Rahmetli babam o yaşında “Namaz sürelerini unutmuş muyum?” der, önümde diz çökerdi. Saygısı bana değil, okuduğu sürelere idi. Doğru dediğimde çocuklar gibi sevinirdi. Milletimiz dinini öğrenmeye aşıktır desem mesele daha iyi anlaşılır.

Kursu kim açarsa açsın, vatandaş nereyi tercih ederse etsin sonuç itibariyle bu kursların amaca hizmet etmesinde fayda vardır. Kurslardan fayda elde edebilmek için buraları cazibe merkezi haline getirmek gerektiğini düşünüyorum. Bunun için bu kursları organize edenlere, planlayanlara, kurs açanlara ve kurslarda görev yapacak olanlara görevler düştüğüne inanıyorum. Bunun için ne yapılmalıdır?

Her şeyden önce bu kurslar sevgi temelli bir işlevi yerine getirmelidirler. Bunun için de yüreğini ortaya koyan, çocukların seviyesine inebilen çalışanlara ihtiyaç vardır. Kursa gelen çocukla aynı dili konuşamayan, çocuğu anlamayan, kursa gönülsüz gelen çocuğa 'İsteksiz geldim ama iyi ki gelmişim" dedirtmeyen kursların bir faydaya haiz olacağını düşünmüyorum. Kurs açan merkezlerin çalışacağı görevliyi iyi seçerek işe başlamasında fayda vardır. Bunun için de iyi bir saha çalışması yapmalıdır. Kendilerine yakın gördükleri her bir insana yaz döneminde iş vermekten ziyade çocuğun psikolojisini bilecek, ne öğrettiğini bilecek, giyimi-kuşamı, hal ve hareketiyle kursiyerlere örnek olabilecek sevecen insanlara görev vermelidir. 

Kurs veren hocamız, vereceği bilgiden ziyade sevgi temelli bir ders işleme metodunu hayatına düstur edinmiş olmalıdır. Bu devirde yaşayan çocukların psikolojisi ile bizim yetiştiğimiz dönem arasında dağlar kadar fark vardır. Artık bugünün çocuğunun, annesinin ve babasının gözünde, "Hocanın vurduğu yerde gül" bitmiyor artık. Kimse çocuğunu bu yerlere teslim ederken "Eti senin, kemiği benim demiyor." Hasılı, bu dönemde bırakın şiddeti, azar ve hakarete de yer yok. Sorumlu kişi sevgiyle ilmek ilmek işlemeli hem çocuğu hem de işleyeceği dersi. Ders verecek kişi eli açık olmalı, sevginin yolu mideden geçer demeli...Yeri geldiğinde elini cebine atabilmeli, zaman zaman öğrencilerine jest yapabilmeli, yaşantısıyla örnek olabilmeli. Her bir öğrenciye ders işlemekten önce onları tanıma yoluna gitmeli. Tanıma derken sadece adını ve soyadını öğrenme değil, hangi damardan gireceğini iyi bilmeli. Öğreteceği dersin önemini kavratmalı, eğlendirirken öğretme yolunu seçmeli. Her derse, her konuya dersin içeriğine uygun bir metotla başlamalı. Abartmamak şartıyla öğrencilerine sembolik ödül verme yoluna gitmeli. Öğrenciye gücü nispetinde sorumluluk yüklemeli, öğrenciye bilgiden ziyade davranış esas almalı.

Şimdi bu yazdıklarımızı kısa kısa maddeleştirelim.* Din eğitimini veren kişi her şeyden önce;
·         Çocuğun seviyesine inebilen olmalıdır.
·         Dersi öğretmekten önce kendisini sevdirmelidir.
·         Yaşantısıyla örnek olmalıdır.
·         Vatandaştan, veliden ve öğrenciden herhangi bir ücret almamalıdır.
·         Dayak ve hakarete başvurmamalıdır.
·         Dersini vermeyen öğrenciye öncelikle tatlı ve nazik bir dil kullanmalıdır.
·         Namaz kılma, başını örtme vb sorumluluklarını yerine getirmede öğrenciye baskı yapmamalıdır.
·         Kur'an’dan önce sevgiyi, saygıyı, doğruluk, güvenilirlik, temizlik, yardımseverlik, başkasını rahatsız etmeme gibi iyi hasletleri örneklendirerek öğrenciyi işlemelidir.
·         Veren el olmalıdır.
·         Namaz kılmanın, Kur'an öğrenmenin önemi öğrenciye kavratılmalıdır.
·         Ödül ve cezada anlatılabilir ölçüler koymalıdır. 
·         Yaptıklarında öğrenciyi ve veliyi ikna edebilmelidir.
·         En az İlahiyat fakültesi ve dengi bir okuldan mezun olmalıdır.
·         Belli yaş grubunu okutan öğreticiler olmalıdır. İlkokul seviyesindeki öğrencileri okutan ayrı, ortaokul ayrı, lise ayrı, genç ve yaşlıları okutanlar ayrı olmalıdır. Çünkü aynı kişi her yaş grubundaki kişilerin seviyesine inemeyebilir.
·         Yeterli donanım ve birikime sahip olmayan, ehliyetsiz kişilere görev verilmemelidir.
·         Sosyal aktivitelerden anlamalıdır. Zaman zaman öğrencilerin faaliyetlerine katılmalıdır.
·         Her şeyi yasaklayan yasakçı bir zihniyete sahip olmamalıdır.
·         Öğrenciye sağlam bir din anlatmalıdır. Kendini ait hissettiği grubun üyesi yapmak için bir yol izlememelidir.
·          Gezi, piknik gibi aktiviteler düzenlemelidir. 
·         Önüne gelen her bir çocuğu kendisine emanet kabul etmelidir, kendi çocuğu bilmelidir.
·         Samimi olmalıdır.
·         Sabırlı olmalıdır.
·         Kısaca nefret ettiren olmamalıdır. 31/05/2017

*12/07/2016 tarihinde dilinkemigiyok.blogspot.com.tr adresinde yayımlanmıştır.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder