Ana içeriğe atla

Memurların toplu sözleşme öncesi öneriler

Memurların 2018-2019 yılına ait zam ve özlük haklarıyla ilgili görüşmeler hükümet ve yetkili konfederasyon arasında Ağustos ayında yapılacak. Hükümetin ne vereceğini, yetkili sendikaların ne isteyeceğini bilmiyorum. Bildiğim bir şey var, toplu görüşmelerde hükümetin dediğinin olduğu.

Toplu görüşme sonucunda yetkili sendika, "Alabileceğimizin en iyisini aldık" derken yetkili olmayan sendikaların, "Memurun enflasyona ezdirildiği, alınan zammın beklentilerin altında olduğu..."şeklinde övgü ve eleştiriler yapacağını bilmek için geleceği bilmeye gerek yok. Çünkü Türkiye'nin şartları belli, hükümetin memura ve işçiye uyguladığı toplu görüşme politikası da belli. Çok büyük sürpriz olmazsa, hükümet politikasını değiştirmezse sonuç, malumun ilanı, ve önceki yılların tekrarı olacaktır.

Bir memur olarak yapılacak görüşmelerde neyin masaya yatırılmasını dile getirmek istiyorum. Yapacağım önerilerden ne kadarı bu görüşmenin konusu onu da açıkça bilmiyorum. Ama cahil cesurdur misali birkaç kelam etmek istiyorum. Memurları temsil edecek sendika, "Şu şu hakları elde ettik" gibi küçük iyileştirmelerle uğraşmaktansa;
1.Memurların 3600 katsayısından emekli maaşı almasını masaya getirmelidir.
2.Memurlardan kesilen yüzde 15 gelir vergisi ile yüzde yirmi-yirmi beş vergi kesintisi için aradaki makas açılmalıdır. Birçok memur daha yılın 6.7.ayında iken yüzde 20'lik vergi dilimine girmektedir. Yılın ikinci dönemindeki alacağı zam vergiye gitmektedir. Devlet bu yöntemle sağ eliyle verdiğini sol eliyle almaktadır.
3.Kamuya memur ve öğretmen alımında veya yönetici seçiminde  sözlü mülakat yerine mutlaka KPSS sınavını şart koşmalıdır. Sözlü mülakatlar sadece bir ilde veya ilçede devleti ilk elden temsil edebilecek kişiler için uygulanmalıdır. KPSS'den yeterli puanı alan kişi, atanmadan önce güvenlik soruşturmasından geçirilmelidir. İstediği yere puanı ile atanan kişinin işini yapıp yapmadığı objektif denetimlerle takip edilmelidir.

Yetkili sendika yukarıda yazdığım önerileri toplu sözleşmede almak için elinden gelen gayreti göstersin. İnan zam falan istemiyorum. 09/05/2017

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde