Ana içeriğe atla

Konya ve Dönel Kavşak

-Haydi dön de göreyim seni-

Her yörenin kendine has adetleri vardır diğerlerine göre farklılık gösteren. Gelenekler ise bir milletin ortak kültürüdür, her bölgede aynı olur. Trafik kuralları da tıpkı gelenekler gibidir. Türkiye'nin hangi köşesine giderseniz yaya ve araç trafiği aynıdır. Tek istisnası var. O da Konya.

Konya'da da trafik kurallarının dönel kavşak kuralı hariç hepsi uygulanır. "Dönel kavşakta dönene yol ver" uyarı levhası konsa da mümkün değil. Kimse dönel kavşakta dönenin önceliği var, kuralına uymaz. Biri kalkar da "Ben hakkımı kimseye yedirmem, yol önceliği bana ait, geçerim kime ne" diye efelenirse sonucuna da katlanır. Çünkü kavşağa girmekte olan ne yavaşlar ne de yol verir. Gelir vurur. Vuran yol vermesi gerektiğini bilmez. Bilirse de uygulamaz. Zira dönel kavşak kuralı Konya'da uygulanmaz diye bilir. Bu yüzden geçmeye kalkar. Bir kural bilenle bir kural tanımazın inadı kazaya sebebiyet verir. Kaza sonucunda trafik kilitlenir. Önce bağırış-çağırış, ardından tutanaklar tutulur. Kazanın durumuna göre ya eksper gelir, ya da çekici çağırılır. 

Konya'da polisin, trafik işaretlerinin olmadığı bu tür kavşaklarda hiç kaza eksik olmaz. Kimse de kuralı uygulayalım demez. İnadım inat devam ediyor. Sen kural gereği önceliği kavşaktan dönene vereyim desen de kimse bu önceliği kullanmak istemez. Sen durursun, o durur. Adamın hakkını kullanmadığını görünce ben bari geçeyim diye hareket etmeye yeltenirsin o da harekete geçer. Bir iki tereddüdün ardından herkes yoluna gider. 

Demem odur ki Konya'da bu dönel kavşak kuralı işlemez. Konyalı'nın inadı da inattır. Sonunda kaza da olsa düz yoldan gelen yolu düzler geçer. Zaten dönel kavşağın adı da pek bilinmez buralarda. Bu kavşağın adı göbektir bizde. Birine yol tarif ederken de "Önüne göbek gelecek, göbeği geçtikten sonra ikinci göbek gelecek, onu da geçeceksin, sonra sağa sapacaksın..." şeklinde tarif edilir.

Hasılı Konya'daki kazaların ekserisi dönel kavşak, namı diğer göbek kazasıdır. Bu kural Konya'da uygulanmaz diye herkes başına buyruk takılır. Jet hızıyla kavşağı geçer. Dönel kavşağa giren de kuzu kuzu bekler. Ardından kavşağa giren araçlar diğer yolu tıkasa da herkes bekler. Çünkü beklemese başına ne geleceğini bilir herkes. Arada bir cins çıkar, geçmeye kalkar, ondan sonra ayıkla pirincin taşını. Bu durum yıllardır devam eder gider. Kimsenin pes ettiği falan yok. Bakalım Konya mı pes edecek, trafik kuralı mı değişecek? 

Kanaatimce Konya bu konuda kararlı. Sonucunda kaza da olsa, ölümlü kazaya sebebiyet verse de pek akıllanacağa benzemiyor. Normalde Konyalı'da pek inat olmaz ama bu konu'da Laz inadı var. O zaman ne yapalım? "Dönel kavşak kuralının geçerli olmadığı tek yer Konya'dır" diye trafik derslerinde anlatalım. Konya'yı bu kuraldan istisna tutalım. Konya Türkiye'ye uyacağına Türkiye Konya'ya tabi olsun. Böylece kaza oranları büyük oranda azalmış olur.

Dönel kavşakta geçme önceliği dönel kavşakta dönenlerindir" kuralı değişir mi değişmez mi bilmem ama yolunuz Konya'ya düşerse, Konya'da yaşamak durumunda iseniz, siz siz olun dönel kavşaktan pardon göbekten dikkatli geçin. Yok ben dönerim dersen kendini arabanla birlikte göbeğin içinde bulursun. Hiç başka yerde arama. Sonra da "Bana ne oldu, ben ne yaptım ki" diye masum havalarına yatma. Kendi düşen ağlamaz. 19.05.2017

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde