13 Mayıs 2017 Cumartesi

"Boş musun? Boşum!"

Eskiden inşaat yaptıran evinin inşaat işlerinde çalıştırmak için işçi arardı. Evine kadar gelir: "Arkadaş, boş musun? Birkaç günlük bir işimiz var, çalışır mısın? derdi. Bu tür işlerde çalışan kişilere amele denirdi. Öğrenciliğimde çalışırdım bu tip işlerde.

Boş musun sözünü nice zamandır duymuyordum. Unutmuştum üstelik. Çünkü ben inşaatlarda çalışmayı bırakalı 25 yılı geçti. Ama söz bir yere gitmemiş, aynı yerinde duruyormuş. Üstelik başka alanlarda da kullanılmaya başlanmış.

Milli Eğitim Bakanlığına bağlı resmi okullarda çalışanlar bilir. Okulda herhangi bir nedenle dersine gelemeyen öğretmenin dersini doldurması için okul yönetimi nöbetçi öğretmenler arasında bir planlama yapar. Boş geçen ders bu şekilde doldurulmuş olur. Bundan dolayı nöbetçi öğretmene nöbetçi olduğu gün fazla ders verilmez. Verilirse de aralarda mutlaka boş pencere bırakılır, gelemeyen öğretmenin dersini doldursun diye.

Okulda nöbetçi olduğum zamanlarda bu kelimeyi sık sık duymaya başladım. Müdür yardımcısı gelerek soruyor bunu. "Boşum" deyince, "O zaman hocam falan sınıfın dersi boş" denerek dersi doldurmamız isteniyor. Gidip dersi dolduruyorum. Dersi dondurmamda sıkıntı yok. Bu, nöbetçi öğretmenin asli görevlerinden biridir. Burada garibime giden boş geçen dersin doldurulması için sabahtan nöbetçi müdür yardımcısı tarafından nöbetçi öğretmenler arasında bir planlamanın yapılmamış olması. İkincisi de "Boş musun?" şeklindeki söyleyiş tarzı. Demek ki Allah'ın sevgili kuluymuşum ki bugünleri de görecekmişim. Sağ olsunlar 25 yıl öncesi inşaatlarda amele olarak çalıştığım günlerdeki "Boş musun?" sözünü yeniden hatırlatmaları.

Haksızlık yapmayayım, bazı günlerde nöbetçi öğretmenler arasında boş geçen dersleri pay ediyor görevli yardımcılar. Bunu yaparken de öğretmenler odasına monte edilmiş küçük yazı tahtasında görevlendirme yazıyorlar. Kimin dersini dolduruyorsun? Öğretmen raporlu, izinli, sevkli, görevli izinli mi belli değil. Tahtada yazılan bu şekildeki görevlendirme bir resmiyet ifade eder mi? Bunu da bilmiyorum. Yine de bu şekil görevlendirme "boş musun?" şeklindeki görevlendirmeye göre daha iyi.
***
2013-2014 öğretim yılında birlikte çalışma şerefine nail olduğum, işinin ehli  bir müdür yardımcım vardı. Plan, program, kabiliyet, fedakarlık, cömertlik, işine sadakat, okula bağlılığı...her yönüyle mükemmel biriydi. Odası öğrenci, öğretmen, mezun, misafirle dolar taşardı. Buna rağmen işini aksatmazdı. Gelmeyen öğretmen varsa sabahtan nöbetçi öğretmenler arasında adaletli bir görev taksimi yapar, yazıya döker, hangi nöbetçi öğretmenin kaçıncı saat hangi sınıfı dolduracağını belirten bir yazıyı ilgililere imzalatırdı. İlk defa onda görmüştüm bu uygulamayı. Çok da hoşuma gitti. Okulda hiçbir aksama meydana gelmezdi. Nöbetçi öğretmen sayısından fazla boş geçen sınıf varsa boşluğu kendi kapatırdı. O kadar iş yükünün arasında girmekle yükümlü olduğu altı saat dersini de "İşim var, işler yoğun" diyerek aksatma yoluna gitmezdi. Normalde idarecilerin girdiği dersten hayır gelmez. Fakat o, girdiği dersin hakkını tam verirdi. Yine planlama yaparak sorumluluğunda olan sınıflara rehberlik yapardı. Allah ondan razı olsun.

İşini düzgün ve mükemmel yapan biriyle çalıştıktan sonra tahtada nöbetçi öğretmen görevlendirmesi yapmak veya "boş musun" demek benim için garip olmaya garip. İçinizden "Aynı kapıya çıkar, sonuçta ders doldurulmuş oluyor" diyebilirsiniz. Evet, sonuçta ders doldurulmuş olur. Fakat adaletlice bir doldurma olmaz ve "Nasılsa boş geçen ders yok, bu boş saatimde şu işi yapayım" planın da havada kalmış oluyor.

Her yiğidin bir yoğurt yiyişi var demek ki... Mühim olan dersi doldurmak. Bu durumu bilen arazi olabiliyor. Bilmeyen ise "Alavere dalavere, Kürt Memet nöbete" misali ders doldurmaya gidiyor. Neyse bütün derdimiz bu olsun!

Çok beğendiyseniz bu hamarat, iş bitiren arkadaşları, yanınıza yardımcı olarak alabilirsiniz. 13.05.2017

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder