Ana içeriğe atla

Bakalım omurgalı davranabilecekler mi?

Referandum sonuçlarını bir türlü hazmedemeyen, mühürsüz oyların geçerli sayılmasını meşru görmeyen iki siyasi partimiz HSK üyelerinin belirleneceği Meclis alt komisyonuna üye vermeyeceklerini ve süreci meşrulaştırmayacaklarını belirten açıklamada bulundular. Haklarıdır, üye vermeyebilirler. 

Referandum sonuçlarını meşru görmedikleri için komisyonlara üye vermediler. Referandum sonuçlarını meşru görmediklerine göre anayasa referandumunda kabul edilen maddelerle ilgili hiçbir inisiyatifte de görev almayacaklar demektir. Umarım bu yaptıklarını anayasanın değişen tüm maddelerinde gösterirler. En büyük eleştirileri de 'Tek adamlık sistemi' dedikleri cumhurbaşkanlığı sistemi idi. Bu yaptıklarından hareketle 2019 seçimlerinde cumhurbaşkanı adayı da göstermemeleri gerekir. Çünkü prensipli olmak bunu gerektirir. Adı geçen partilerden birinin referandum sonuçlarını iptal ettirmek için çalmadık kapı bırakmadıkları bir durumda diğer taraftan da 2019'a muhalefetin ortak cumhurbaşkanı adayı belirlemeye çalışmaları da biraz manidar geldi. Komisyona üye vermedikleri gün bu tartışmanın yaşanması bir prensibin gereği değil de sanki duruma göre vaziyet alacaklarını gösteriyor. Halbuki omurgalı olmak, prensip sahibi olmak cumhurbaşkanlığı seçimlerini de protesto etmelerini gerektirir. 

Ortak aday belirleyebilirler mi bilmem ama şimdiden parti içi tartışmalar meydana gelmeye başladı. Niçin olmasın ki? Referanduma giderken Allah'tan bir göz istemişlerdi, Allah onlara iki göz birden verdi. Hiç beklemedikleri bir orana ulaştılar. Yüzde 49'u çantada keklik görüyor olmalılar. Görünüşe göre bu yüzde 49'u paylaşamayacaklar gibi. Birileri bunlara bu yüzde 49'un yamalı bir bohça olduğunu, tek tarafa kanalize edilemeyeceğini, yarın adaylar çıktığı zaman geçişlerin olabileceğini anlatmalı bir kere. Sonra yüzde 49 hayır oyu veren vatandaş, sonuçlara daha referandum gecesi itiraz edilsin, sonuçlar şayialı değerlendirsin diye vermedi. Her bir seçmenin evet veya hayır demesinin farklı gerekçeleri vardır. Tabir yerindeyse vatandaşın yeni sistem hakkında kafası karışık. Kerhen de olsa evet dedi. Oranlar da bunu gösteriyor. 

Muhalefetin rüyasında bile göremeyeceği bu oy oranını iyi değerlendirmesinde fayda vardır. İlk önce referandum sonuçlarını kabullenip işe öyle başlamalarında fayda vardır. Ardından çatı adayla seçime gitmeyi akıllarından bile geçirmemeliler. Çatı adayla aldıkları oy oranı herkesin malumu. Eğer birlikte hareket etmek istiyorlar, iyi bir sinerji meydana getirmek istiyorlarsa yapacakları en iyi şey, her bir muhalefetin 2019'da cumhurbaşkanı adayı göstermesi benimsenmeli. İlk turda hiçbir partinin adayının yüzde 50 oyu aşamayacağı üzerine hesap yapmalılar. "Seçim ikinci tura kaldığında muhalefetin en yüksek oyunu alan kimse desteklenecek" şeklinde aralarında bir prensip kararı alabilmeliler. Ancak bu durumda başarıyı yakalama durumları söz konusu olabilir. Bu durumda her bir muhalefet partisinin belirleyeceği aday tüm muhalefet seçmenine hitap edecek şekilde bir karizmaya sahip üstün bir yetenekli biri olmalı. Aynı adayı CHP'lisi, MHP'lisi, Saadetlisi, HDP'lisi destekleyebilmeli. Bu da mümkün değildir. Eğer böyle bir aday bulabilirlerse sadece kendileri değil bu milletin yüzde yüzü de onları destekler. 

Bence yüzde 49'un keyfini yaşamalılar. 2019'a da kendi adaylarını çıkarmalı tüm muhalefet. Hayırda kurulan zoraki evlilik adaylarda yürümez. Boşa kürek çekmiş olurlar. Sadece kendilerini avuturlar. 04/05/2017





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde