Malumunuz okullarda yönetici olarak görev yapacaklar için
yazılı sınavlar rafa kaldırıldı. Yerine sözlü mülakatlar ihdas edildi.
Yöneticilik yapmak isteyenler illerde kurulan komisyon
marifetiyle sözlü mülakata giriyor. Yeterli yüksek puanı alan kişiler münhal
okullar içerisinden tercih ettiği okullardan birisine atanmak üzere dört
yıllığına görevlendirilmektedir. Görevini amirlerinin istediği şekilde yapan
yönetici atandığı okulda dört yıl idareci olarak çalışır. Süresini dolduran
yönetici ikinci dört yıl için yeniden mülakata girmek zorundadır. Yeniden
mülakata girmeyen veya girdiği halde yeterli puanı alamayan yönetici uygun bir
okula öğretmen olarak atanır.
Yılda bir yönetici görevlendirme yönetmeliği değiştiği için
belki bazı değişiklikler söz konusu olabilir. Ne kadar değişiklik olsa da sözlü
mülakatla yönetici tercihi ve tercih edilen yöneticinin dört yıllığına
görevlendirilmesi aynen yerini korumaktadır. Üstelik bir okula dört yıllığına
görevlendirilenin yeri de garanti değildir. Milli Eğitim Müdürlüğünün teklifi
ve valinin onayı ile herhangi bir yöneticinin görevi lüzum üzerine görev süresi
dolmadan sonlandırılabilir. Bildiğim kadarıyla yöneticiler bu şekilde
atanmaktadır.
2014 yılından beri yönetici atama işleri geçici bir görev
olması ve atamanın sözlü mülakat yoluyla olması, atananların dört yıl sonrasını
görememesi yönetici olmayı cazip olmaktan çıkarmıştır. Atanan yöneticilerin
çoğu okulunda görev yapmakta olan öğretmenlerden daha az ücret almaktadır.
Belki de tek avantajı –avantaj denirse- haftada girdiği ders yükü altı saate
kadardır. İdareci iki saat girdiği takdirde okulundaki öğretmenlik görevini
yerine getirmiş olur. Bundan sonrasını ise okulun işleyişi ile ilgili planlama
yapmakla geçirir.
Sözlü mülakatları herkes eleştirmekle beraber nedense bir
türlü vazgeçilmedi bu uygulamadan. Bu şekilde yapılan atama çoğunun nezdinde
torpil ve adam kayırmacılığı olarak değerlendirilmektedir. Atanan kişi atandığı
koltuğu ne kadar doldurursa doldursun, işinde ne kadar ehliyet ve liyakatlı
olursa olsun birilerinin adamı olarak lanse edilmektedir. Aslında bu şekil bir
atama yoluyla atanan kişinin onuru da korunmamış olmaktadır. Kim ne derse desin
bu şekil bir atama çok su götürür. Adamını bulanın kendine bir yer kaptığı
sistemdir bunun adı. Ehliyetli insana vermekten çok uzaktır. Ahbap-çavuş ilişkisini
çağrıştırmaktadır. Sözlü mülakata girip başarılı olamayan veya girmeyen çoğu
kimse: “Yönetici olarak tercih edilenler hep bir sendikanın veya iktidar
partisinin adamları…” diyecek. Maalesef objektif atama kriteri konmayan başta
mülakat olmak üzere hiçbir sistem eleştirilmekten kendini kurtaramayacaktır.
Değer mi müktesep bir hak olmayan bir okul yöneticiliği için toplum nezdinde
eleştiri almaya? Kanaatimce hiç gerek yok. Bu yol ve yöntemi geçer akçe olarak
ortaya koyanlar yazılı bir sistemi mutlaka geri getirmelidirler. Eğer
atanmasını istedikleri kişiler yazılı sınavını geçemiyorsa bunlar için yorgan
yakmaya hiç gerek yoktur.
Devlet yetkilileri devlete aldığı her bir kişi için
uyguladığı sözlü mülakattan hemen vazgeçmelidir. Mülakatı, devleti birinci
derecede temsil edecek vali, kaymakam, il ve ilçe milli eğitim müdür, daire
başkanı, emniyet amiri ve müdürü gibi kişiler için tercih etmelidir. Okul
yöneticiliği gibi müktesep hak bile olmayan alt seviyedeki bir okul müdürlüğü
için mülakatla seçme yoluna gitmemelidir. Alt seviyede uygulanan bu mülakat
sisteminin toplumsal barışa hiçbir katkısı olmaz.
Sınav kriterine göre başarılı olan kişiyi okul
yöneticiliğine atamadan önce iyi bir güvenlik soruşturmasından geçirme yolu
tercih edilebilir. Güvenlik soruşturmasına göre atanmasında sakınca görülmeyen
kişi, görevine atandıktan sonra gerekli rehberlik ve denetime tabi tutulur.
Görevini ihmal eden, temsil kabiliyeti olmadığı anlaşılan, milli eğitimin
amaçları çerçevesinde plan, program yapmayan yönetici deruhte ettiği görevinden
el çektirilebilir. İstenirse objektif kriterler bulunabilir. Yeter ki istensin.
02/05/2017
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder