24 Nisan 2017 Pazartesi

Mızıkçılık bazılarının genlerinde var **

Referandum bitti. Vatandaş kararını verdi. Sonuçlar açıklandı. Kıl payı da olsa evet kazandı. Çoğunluk sonucu kabullendi. Vatandaş işine gücüne döndü. Hala referandumda kalan bir kesim var. Oylama sonucuna itiraz ediyor. Önce YSK'ya başvurdu, ardından Danıştay'a. Buradan da sonuç alamadı, yönünü Anayasa Mahkemesine döndürdü. Orası da bize getirmeyin dedi. Böylece iç hukuku bitirmiş oldu. Şimdi sırada AHİM var. Burası zaten onları hazır bekliyor. Netice ne olur, zamanla göreceğiz.

Bu kesim hak arama yeri olan mahkemelerin yanında siyaseten de mücadele ediyor. Toplantı üzerine toplantı yapıyor. Kah referandum sonuçlarını yok kabul ediyor,  kah adil olmadı, kah yeniden sayılsın diyor. Kah sert muhalefet yapmaya hazırlanıyor, kah sineyi millete dönelim diyor. Kah halkı meydanlara çağırıyor. Hangisini yapacaklar, anlayan varsa beri gelsin?

Bir sonuca itiraz olmalı, hak aranmalı. Ama işi tadında ve dozajında bırakmak gerekiyor. Fazla mızıkçılık, arabozanlık, naz insanı bezdirir. Sonra sert muhalefet yapacağız sözü bana 1950'li yıllarda muhalefete düşen partinin bir vekilinin Meclis kürsüsünden iktidar sıralarına dönerek: “Vatandaş bize muhalefet görevi verdi, biz sizin iyi yaptıklarınızı tasvip edeceğiz, yanlış yaptıklarınıza ise muhalefet edeceğiz” şeklinde bir konuşma yapınca ana muhalefetin lideri: “Olur mu öyle şey, biz muhalefetiz, onların yaptığı her şeye karşı çıkacağız” şeklinde söylediği bir sözü hatırlattı. Böyle bir konuşma oldu mu, olmadı mı bilmiyorum. Ama halk arasında bu şekil bilinir.

1950’den beri doğru dürüst iktidar olmadığı halde devlette, devletin kurumlarında ve bürokraside hep iktidar olan bu müzmin muhalefet partisinin sanırım genlerinde var itiraz, mızıkçılık, oyunbozanlık. Nedense bir türlü gerçekleri kabullenmek istemezler. Ortamı germeyi, puslu hava oluşturmayı iyi beceriyorlar. Kendilerini kurucu irade olarak gören bu zihniyet bir türlü muhalefette olmayı içine sindiremiyor. İşin garibi iktidar olma gibi bir niyetleri de yok. Kendilerini değiştirmeden, vatandaşın ayağına, huyuna, suyuna gitmeden iktidarın  altın tepsi içerisinde kendilerine sunulmasını bekliyorlar. Kendilerini hep dev aynasında görüyorlar, insanımıza ve onun değerlerine hep tepeden bakarak oyun gelmesini ümit ediyorlar. Ülkeyi kendilerinden başkasının yönetmesine bir türlü tahammül edemiyorlar. Hazımsızlıkları da bundan olsa gerek.

Seçmenden yeterince  yüz bulamayan bu zihniyet son umutlarını mahkemelere bağlıyor. YSK son karar mercii olmasına rağmen bu referandumda Danıştay’ın yolunu tuttu. Eskiden iktidar olamasalar da mahkemeler yoluyla işlerini halledebiliyorlardı. Şimdi bir şaşkınlık içerisindeler. Sanıyorlar ki 367 garabetine imza atacak mahkeme kaldı. Oldu olacak Sulh Ceza Mahkemesini de deneseler bari. Hele bu referandumda hayatları boyunca göremeyecekleri bir yüzdeye ulaşınca nereye bastıklarını da bilmiyorlar. Yine bu cephenin oylarının hepsinin kendilerine ait olduğunu sanıyorlar. Ayrıca bu referandumu yok kabul ettiklerine göre olmayan bir şeyin neyini iptal ettirmeye çalışıyorlar? Bu da manidar bir durum. Sonra sert muhalefet ne demek? Gerginliğin kime ne faydası var. Yapacaklarsa yapıcı muhalefet yapsalar bari.

Türkiye’nin yıllardır iktidar yüzü görmeyen bu zihniyeti iktidar olmak istiyorsa ilk önce vatandaş ne istiyor. Bunun analizini yapıp ona göre politika geliştirseler daha mantıklı iş yapmış olurlar. Yeter ki halk onlara inansın, kendilerini samimi bulsun. Muhalefet olmak sorumluluk gerektirmiyor, biz bu durumdan memnunuz diyorlarsa onların memnuniyeti bizim de memnuniyetimizdir. Ama yapılan bir referandumu "şayia var, hile var" diyerek ortalığı velveleye vermesinler. Her şeyden önce vatandaşın verdiği oya ve tercihe saygı göstermeyi öğrensinler. 24/04/2017

** 27/04/2017 günü Kahta Söz gazetesinde yayımlanmıştır.






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder