11 Nisan 2017 Salı

Analar Esed gibisini bir daha doğurur mu?

04/04/2017 günü Suriye'nin İdlip kentine sarin gazı atıldığı ve bunun sonucunda yüze yakın kişinin öldüğü haberlerini okumuşsunuzdur. Sağlık Bakanı AKDAĞ, sarin gazının kullanıldığının kesin olduğunu tahlil verilerine dayanarak açıkladı. Sarin gazı denilen bir kimyasal silah. Savaşlarda kullanımı yasak.

İran ve Rusya  Esed rejiminin ayakta durmasını sağlamak için Suriye'ye destek vermekle kalmadı. Bizzat savaşın içerisinde. Dünyanın kabadayısı olan ABD başta olmak üzere 2011'den beri Suriye'de yaşanan insanlık dramına  dünya seyirci kaldı. Nihayet sarin gazı kullanımından dolayı ABD, gazı kullanmak üzere havalanan hava limanını bombaladı. ABD kimyasal silahı Esat'ın kullandığını iddia ediyor. Rusya ise araştırılsın, diyor. BM'de kimyasal silah kullanmasından dolayı Esat yönetiminin kınanması gündemde. Bakalım toplanabilirlerse gündeme gelecek. Beş daimi üyeden biri olan Rusya veto ettiği zaman kınama da yapılmaz zaten. Anlaşılan Suriye'deki bu kör dövüşü, insanlık dramı ve komedi devam edeceğe benziyor. Süper devletler oradaki piyonlarıyla oyun kurmaya veya oyun bozmaya devam edecekler. Olan da Suriye halkına olacak. Ceremesini de sınır komşusu olan Türkiye çekmeye devam edecek.

İnsanoğlu hiç olmadığı kadar kuzu postuna girmiş bu şekil acımasız kurt olmadı. Değer miydi bir Esat ailesini korumak için veya Suriye’yi paylaşmak için bu ülkeyi tarumar etmeye. Esat’ın zulmü kadar dünyanın sessizliği de bu işte bir numaralı sorun. Eğitimini Batı’da almış Esat denen gözü dönmüş, vahşi adam koltuğunda durmalı ki yeri geldiği zaman sarin gazı kullanabilsin. Ondan başka kim kullanabilirdi ki! Kimyasal silahtan çocuklar ölmüş. Umurlarında mı? Çocuk yine doğar doğmaya da. Ama her ana  Esed gibisini doğuramaz… Hoş! Gazı Esat mı attı? Belli değil. Mesele Suriye ve dünyaya nizamat veren ülkeler olunca oyun içerisinde oyunun olabileceğini hesaba katmak lazım. Pekala bu sarin gazını oyun dışında kaldığını hisseden ABD de yapmış ve Esed’in üzerine atmış olabilir. Böylece tekrar sahaya dalış yapmış oldu ben daha ölmedim diye.

Kimyasal silahı kim attıysa, kim sebep olduysa, kim atanı koruyorsa Allah belasını versin. İnşallah kendi ölümleri de bu sarin gazından olur. Kendi dünyalık menfaatleri için Suriye’yi kan gölüne döndürenler kanın içerisinde boğulurlar. Ahirette huzur bulamayacaklarını biliyorum. Bu dünyada da huzursuzluklarını görmek istiyorum; kim zulüm yapmaya yeltenirse onlara ibret olsun diye.

Tarihe dönüp bir bakıyorum. Osmanlı’nın bıraktığı yerlerin çoğu huzur bulmuyor. Ortadoğu belki de zamanında Osmanlı'ya -yeterince- destek vermediğinin ceremesini çekiyor... Kim bilir? Dünya hiç olmadığı kadar Osmanlı’ya muhtaç ve hasret bugün. Hasta haliyle bile olsa Ortadoğu’da kimse bu şekilde cirit atamazdı. Birinci Dünya Savaşını çıkaranların amacı da paylaşımın önündeki en büyük engel olan Osmanlı’yı kaldırmakmış. Bunda da başarılı oldular, bizimkilerin çanak tutması sayesinde. Boşuna değil Batı’nın, ABD’nin küçük bir yere hapsedilmiş Türkiye’yi markaja aldıkları. Çünkü biz inanmasak da biliyorlar ki “Aslan düştüğü yerden kalkar.” Türkiye devletini kıskaca almalarının, nefes aldırmak istemediklerinin, sıkıştırdıklarının sebebi de bu olsa gerek. Çünkü Türkiye gelişir; güçlenirse, kendi haline bırakılırsa eski gücüne ulaşır, yine ayak bağı olur diye hop oturup hop kalkıyorlar. Yıllardır Batı kulübünün kapısında bekletilmesi de bundan zaten.

Türkiye bu misyonun farkına vardı. Bunun için mücadele ediyor. Doğum öncesi sancıyı çekiyor. İnşallah bugünleri atlatır. Mazlumun yüzünü güldürür. Buna yürekten inanıyorum. Yeter ki olaylara geniş bir ufuktan bakabilelim, sabredelim ve kenetlenelim. 11/04/2017


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder