14 Mart 2017 Salı

"Tramvay Ezikleri Sizi!"

Tramvay ezikleri! Evet söz bu şekilde. Söze bak, hizaya gel. Siz ne anlarsınız bu sözden? Aslında söz değil, tam bir hakaret. Günümüzün gençliğinin  ezme şekli. Kime mi söylüyor? Okula ulaşımını tramvayla sağlayan aynı sınıfta ders gördüğü arkadaşlarına. Utanmadan arlanmadan bir de ezik dediği bu arkadaşlarına aynı  sınıfta yüzlerine bakacak?

Niye utansın ki? Anlaşılan öyle görmüş olmalı ailesinden. Aklı sıra küçümsüyor arkadaşlarını. Toplu taşıma araçlarını kullanan insanlara tepeden bakan yeni yetme burjuvamız acınası halde olduğunun farkında bile değil. Ama suç bu çocukta değil. Onu bu şekilde yetiştiren/yetiştirmeye çalışan ailesinde. Baştan söyleyeyim genç olmasına rağmen kırk yaşındaki insanın gösterdiği olgunluğu gösteren gençlerimizin sayısı  az değil. Topluma ve arkadaşlarına bu şekil burun kıvırarak bakan kişiler de maalesef toplumumuzda var. 

Hanım kızımızı okula getir-götür işini her gün ailesi kendi özel arabalarıyla yapıyormuş, artık ailesinin o gün işi mi çıktı, -nedendir bilinmez- kızımız o gün okula tramvayla gelmek zorunda kalmış. Ya da kızımız tramvayla gidip gelen arkadaşlarını tramvayda yakalayıp onları sıcağı sıcağına ezmek için o günlük tramvaya binesi gelmiştir. Belki ailesi de tramvayın arkasından kızını takip etmiştir. Niye bindiğini bilemeyiz. Biz şimdi burada biraz niyet okuyoruz. Bu kızımız kimdir?

İmkanları yerinde olan, paraya para demeyen; yokluk, sıkıntı nedir bilmeyen bir ailenin çocuğu olsa gerek. Tüm varını yoğunu çocuğunun mutluluğu için seferber eden bir ailenin çocuğu diyelim. (Ne de olsa çocuklarımız varlık sebebimizdir, bunun için yaşıyoruz, bunun için çalışıyoruz?..) Aile kendi çektiğini (Aslında buna çekme denmez. Eski anne ve babalar bizi hayatın her türlü zorluklarına karşı mücadele etmeyi, hayata tutunmayı, hayatın cenderesinden geçmeyi, sorunları çözmeyi öğretti...) çocuğunun çekmemesi için saçını süpürge etmek için seferber olmuş durumda. Gideceği yere kendi götürüyor, çocuğunu kem gözlerden koruyor, servise bile vermiyor. Çocuklarının her istediğini alıyorlar, her dediğini yapıyorlar. Hiçbir sorumluluk vermiyorlar. Yediği önünde, yemediği arkasında. Öyle zannediyorum oturdukları evin önüne dahi çıkarılmamıştır bu çocuk. Hayattan steril edilmiş, soyutlanmış bir kızımız var karşımızda. (Ailesi tarafından bu şekilde yetiştirildiği halde çok merhametli, nazik kişiler de var bu arada.) Güya bu aile çocuğuna iyilik yapıyor. Maalesef yaptığı kötülüğün farkında bile değil. Bu çocuk kendi başına ayakları yere basarak hiçbir iş yapamaz onu söyleyeyim. Çünkü her ortam ve şeraitte yanında ailesi olmalıdır. Değilse yaşama şansı yoktur. En ufak bir sıkıntıda şok geçirir, kendine kıymayı bile göze alabilir. Çünkü  hayatın gerçekliğiyle hiç yüz yüze gelmemiştir. Hep balık yedirilmiş, balık tutması öğretilmemiştir. Ben bu tiplere hazır yiyici, aşırı korumacı olarak yetiştirilen bir nesil diyorum. Ayakları üzerine duramazlar. Hayatları boyunca birileri bunları sırtlarında taşıyacak. Ailesinden gördüğü bu el bebek, gül bebek tavrını yarın başkasından da bekleyecek. Bu anlattığım profilin sayısı az değil, haberiniz olsun. 

Çocuğunu bu şekil yetiştiren ve onu mutlu etmeye çalışan bir aile çocuğunu geçici bir süre mutlu eder. Çocuklarının üzüntüsüne asla tahammül edemezler. Kazara kendileri düşse, bakıma muhtaç olsa kızlarına kıyamadıkları için soluğu adına huzur dedikleri huzurevinde alırlar. Ya da evde kendilerine bakacak paralı birini bulurlar. Zaten huzurevine gitmezlerse üzerine titredikleri bu çocuk onlara bakmaz. Bence huzurevine gitmekle en iyisini yaparlar. Belki bayramdan bayrama kızları onlara bir çiçek gönderir, ya da bir şeker getirir. Yanlarında 5-10 dakika oyalanır, gider. Huzurevindeki bu ailemizin gözlerinden akan yaş –eğer kalmışsa-olsa olsa mutluluk gözyaşıdır. 14/03/2017

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder