Ana içeriğe atla

İşlerimizin rast gitmesi için

Geçen hafta cuma günü esnaf bir arkadaşla birkaç kişi birlikte yolculuk yaptık. Muhabbet ede ede şehre girdik. Bir ara hız sınırını aşmıyorsun değil mi, dedim. "Hız sınırındayım, problem yok" dedi. Ardından "Rahmetli kayın pederim, Hacı Veyis Zade merhumdan: 'Evladım! Bir iş yapacağında şu dediklerimi okuyun. Allah'ın izniyle başınıza bir şey gelmez' dediğini söyledi. Ben sürekli o dediklerini okurum. Bugüne kadar rast gitmeyen bir işim olmadı. Hiç mağdur olmadım dedi. Nedir o okudukların dediğimizde:
1.      Fatiha,
2.      Bakara süresi ilk beş ayet,
3.      Ayet’el Kürsi,
4.      Bakara süresi 285-286, (Amenerrasûlü)
5.      İnşirah Süresi,
6.      Kadir süresi,
7.      Fil-Nass arasındaki 10 süre.

Birkaç ziyaretin ardından kısa günün karı olarak Hacı Veyis Zade’nin talebelerine verdiği bilgiden haberdar olmuş olduk. Allah kendisinden  ve bize bu bilginin ulaşmasına sebep  olandan razı olsun.

Okumakta fayda var diye düşünüyorum. Tecrübeyle sabit... Rabbim okuyup anlamayı ve yaşamayı nasip etsin hepimize…
*** 
Konu madem Hacı Veyis Zade'den açıldı. Rahmetliden devam edelim.
Hacı Veyis Zade konuşmalarında  üç şeyde kendimden geçerim:
1.      Namazda iken,
2.      Misafir gelince,
3.      Peygamberin adı anılınca, dermiş.

Bir gün arkadaşları “Acaba, hocamıza yalan söylettirebilir miyiz” diye onu test etmeye karar verirler. Gece 12.00 sularında hocanın kapısını çalarlar. Kapıyı hoca açar. Hocaya: “Hocam biz çay içmeye geldik” derler. Hoca, misafirlerini içeri alır. Onlara izzet ve ikramda bulunur, çayından ikram eder. Güler yüzünü de eksik etmez. Çıkışta arkadaşları: “Hocam, rahatsız ettik” derler. Hoca: “Zahmetsiz rahmet olmaz” cevabını verince, arkadaşları: “Hocam biz sana yalan söyletmeye gelmiştik ama yine yalan söylettiremedik,” deyip ayrılırlar.
*** 
Hacı Veyis Zade Merhum, Konya İHL'nin açılması için çok uğraşan biridir. Binanın yapımında bizzat bedenen çalışmış ve para bulmak için didinmiş durmuştur. Binasının yapımında çalışan Hoca'ya, aynı okulunda hocalık yapmak da nasip olur. Birlikte çalıştığı müdür münafık ruhlu biri  olsa da ona saygıda kusur etmez. Bu durum halkın garibine gider. "Koskoca Hacı Veyis Zade, şu münafık tipli birine saygı gösteriyor, ona yakışmıyor" diye eleştiriler gelince, Hoca: "Ben bu okulların açılması için çok uğraştım, yine bu okulların devamı için gerekirse onların karşısında eğilirim" cevabı verir. 04/03/2017

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde