11 Mart 2017 Cumartesi

Belediyeler hizmette sınır tanımıyor...

Davulun sesi uzaktan gür gelir denir. Belediyeler de bana uzak kurumlardır. Çünkü içinde değilim. Onlar hakkında sadece gözlemlerime dayanarak fikir yürütebilirim.

Gördüğüm kadarıyla Türkiye'deki en rahat kurumlardır belediyeler. Hem çalışan hem de başkanlar açısından. Belediyelerin çalışmalarını, yaptıklarını, ürettiklerini, tasarruflarını, alım ve satışlarını, imza attıkları projeleri ciddi bir şekilde inceleyen, irdeleyen iç ve dış denetim var mıdır? Nice zamandır kafamı kurcalar. Belediyelerin hizmet alanı nereye kadardır? Bilen var mı? Çünkü gördüğüm kadarıyla belediyelerin girmediği yer, burnunu sokmadığı bir alan yoktur. Öyle zannediyorum kraldan daha kral, ülkeyi yöneten hükümetten daha hükümet. Hükümet yapacağı bir şey için Meclis'ten kanun, anayasa çıkarılmasını bekler. Tüzük, yönetmelik, genelge çıkarır. Kendisini sınırladığı alan dahilinde hareket eder. Herkesin de haberi olur. Belediyeler ise sanırım encümen kararıyla her şeyi yapabiliyor. Kararlardan da kimsenin haberi olmaz. Yapılan icraatlarıyla haberdar olabiliyorsun ancak.

Alan geniş, yetki sınırsız -gibi- olunca belediyelerimiz yerinde ve ihtiyaç olan kararlara imza atabildiği gibi uçuk-kaçık icraatlarda da boy gösterebiliyor. Ya da önceliklerimiz arasında olmayan projelerle karşımıza çıkabiliyor. Bir belediye ölmez eserleriyle anılması gerekiyor, günü kurtaran faaliyetlerle değil. Şehrimizi yöneten başkanları yıllar sonra hangi icraatlarıyla anacağız? İşte şu gördüğün ölmez eser falan başkana ait denebilecek kaç eser sayılabilir? Evladiyelik eserden ziyade günü kurtarır, vaziyeti idare eder icraatlarla kamu malı yersiz kullanılıyor diye düşünüyorum.

İmkanları iyi olan büyük belediyeler nereye para harcayacağını bilemiyor. Eskiden çocukları toplu sünnet ettirirdi yılda bir. Şimdi ise tüm dernek, vakıf ve STK'lara sponsor oluyor. Bunların yaptığı organizasyonlara destek oluyor, yapılan yarışmaların hediyelerini alıyor. Okul yöneticilerini beş yıldızlı otellerde ağırlıyor, çalıştaylar düzenliyor. Park-bahçeyi saymaya bile gerek yok. Yeter ki başkanın aklına yatsın. Mesela at mı gördü? Bizim belediyemizde niye olmasın. Hemen zabıta daire başkanlığı için şehir içinde kullanılacak at alır. Amaç nostalji değil mi? Alt yapının yanında biraz da seyir zevki gerekiyor. Diğer rutin işleri yapsa ülke çapında pek haber değeri taşımaz. Ama ata yapılan yatırım Türkiye’de ilk olunca basında geniş bir şekilde yer alırsın. Günlerce gündemde kalırsın. Reklam reklamdır. Kötüsü olmaz. Bunu garip bulan birkaç cins çıkar ama olsun. Bunları da idare etmek lazım. Maalesef yaptığın hizmeti takdir etmeyecek böyle birkaç densiz çıkar her yerde. Halbuki şehir içinde atları piyasaya hizmet amacıyla sürmek nice insanlara yeni istihdam kapısı açacaktır. Bu atlara kalacak yer, saman, yem, seyis, nalbant, sürücü...vs lazım olacak. Atlar caddeyi pislediği zaman pisliğini temizleyecek elemana ihtiyaç olacak. Bak göreceksin, kaç kişi ekmek yiyecek bu atlardan. İşin kaymağını da atları satan zaten yedi işin başında.  

Büyükşehir Belediye Yasası ile birlikte sembolik belediyelik olan ilçe belediyelerinin işini de büyükşehir belediyeleri üstlenince küçük belediyeler ne yapacak? Onlar da birbiri ardına ilginç projelere imza atmaya başladılar. Mesela bu durumda bir belediye, belediye sınırları içerisinde yeni doğan bir çocuk için ‘Çocuk dürüsü’ hazırlayabilir. İçerisinde çamaşırından çantasına, çocuk arabasından bezine, ıslak mendilinden çorabına varıncaya kadar bir çocuğa lazım olacak malzemeyi bohçanın içerisine koyarak yeni doğan çocuğa hayırlı olsun ziyaretine gidebilir. Güzel fikir değil mi? Yağma Hasan’ın böreği nasıl olsa. Bundan iyi proje mi olur? Vatandaşın mutlu gününde yanında olmak gerekiyor. Zaten yapılacak bir hizmette kalmadı. Bundan sonrası başkanlarımızın maharetine kalmış…

Böyle ilginç ve garip hizmetlerden alan razı, veren razı ise, herkes memnunsa bize de alkışlamak düşer.  Sen yan da böyle projelerin olmadığı zaman da doğduğuna yan... 11/03/2017


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder