27 Şubat 2017 Pazartesi

Pardona Pardon!

Kelime takıntım yok normalde. Önemli olan meramın anlaşılır şekilde anlatılmasıdır. Kelimenin hangi dilden geçmesi de önemli değil. Yine de kelime seçiminde kendi dil ve kültürümüze uygun kelimeleri seçip konuşmaya çalışırım.

Dilimize Fransızcadan geçen ve özür dileme anlamına gelen 'pardon' kelimesi nedense hep kulağımı tırmalar. Bana bu kelime özür dileme gibi gelmiyor. Sanki öylesine söylenmiş, içten olmayan yüzeysel bir kelime gibi gelir bana. Günümüzde büyük-küçük herkesin özellikle gençlerin dilinde çok yaygın olarak kullanılmakta. Bu kelime de -sanırım dilimizi Arapça kelimelerden kurtarmak için- Cumhuriyet'in ilk yıllarında Fransızca'dan dilimize aktarılan sözcüklerden biri olsa gerek.

Türkçemiz zengin bir dil olmasına rağmen bizde karşılığı olmayan kelimeleri bulmak için TDK'nın yeni kelime türetmesi, bu mümkün değilse diğer dillerden dilimize yakın olan bir kelimeyi  alternatif olarak önermesini  uygun bulurum. Yüzyıllardır dilimize geçmiş ve Türkçeleşmiş 'affedersiniz, kusuruma bakmayın, özür dilerim, hata ettim, kabahatliyim...' gibi kelimelerimiz varken sanki kelime kıtlığı çekiyormuşuz gibi Fransızcadan 'pardon' kelimesini transfer etmeyi manidar bulurum, doğru bulmam. Bunun altında bir Çapanoğlu ararım. O günün elitlerinin Fransızca hayranı olduğunu düşünürsek sanırım mesele anlaşılır. Ülkeyi Arap alfabesinden kurtardıkları(!) gibi dilimize geçmiş, bizden bir parça olmuş kelimeleri de değiştirmek için epey bir çaba sarf etmişler anlaşılan. Özür, kusur… gibi kelimelerin Arapçadan dilimize geçtiği gibi Fransızcadan da pardon kelimesi geçmiş. Artık bu kelimeleri ne Arapça ne de Fransızca olarak görmek lazım.

‘Pardon’ kelimesini diğerlerinden ayırmamı yadırgayabilirsiniz. Hatta çok da ince düşündüğümü ifade edebilirsiniz. Fakat oldum olası bu pardon kelimesine ısınamadım gitti. Özür dilemek anlamında düşünemiyorum. Mesela biri ayağınıza mı bastı. "Pardon" demek suretiyle "Ayağınıza tam basamadım, bir daha ki sefere tam basarım, es geçmem" demek gibi geliyor bana. Zaten pardon diyen yüzüne bakmadan yoluna devam edip gidiyor. Pardonunu kabul edip etmemen çok da önemli değil zaten onun için. ‘Özür dilerim, kusuruma bakma’ demeyi daha samimi bulurum. Zaten özür dileyenin üzüntüsünü yüzüne bakınca da anlayabilirsiniz. İstemeyerek bir hata yapıp ‘pardon’ diyene ‘Özrün kabahatinden büyük’ demek lazım.

Özür dilemek çoğumuzun zoruna gidiyor. Geçmişte birbirleriyle kavga eden öğrencileri barıştırmak istediğim zaman haydi birbirinizden özür dileyin dediğimde “Hocam! Ben özür dileyemem. Benden her şeyi iste. Ama özür dilememi isteme” dediklerine şahit oldum. Çünkü bazılarımız özür dilemeyi pek onurlarına yedirmezler. Aslında özür dilemek bir erdemliliktir. Özür; hiçten doğar, ama hiç değildir. Her adam özür dileyemez. Halbuki özür çoğu zaman gönülleri yeniden fetheder.

Sözlerimi, maksadımı en güzel şekilde ifade eden ‘ekşisözlük’ten bir alıntı ile noktalayayım: Pardon demek şarkı söylemek kadar kolay ve yüzeyseldir. Özür dilemek ise kişinin en derininden gelen bir temenni, bir telafi çabasıdır. Ancak çoğu kimse sıkışık otobüste giderken ayağına bastığı kişiden özür dilemez, pardon der. Çünkü özür dilemenin temel kuralı bir paylaşıma ortaklık etmiş olmaktır. Pardon elin adamıdır, özür dilerim baba, kardeş, kankadır.” 

Pardonunuza pardon! 27/02/2017


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder