Kelime takıntım yok normalde. Önemli olan meramın anlaşılır
şekilde anlatılmasıdır. Kelimenin hangi dilden geçmesi de önemli değil. Yine de
kelime seçiminde kendi dil ve kültürümüze uygun kelimeleri seçip konuşmaya
çalışırım.
Dilimize Fransızcadan geçen ve özür dileme anlamına gelen
'pardon' kelimesi nedense hep kulağımı tırmalar. Bana bu kelime özür dileme
gibi gelmiyor. Sanki öylesine söylenmiş, içten olmayan yüzeysel bir kelime gibi
gelir bana. Günümüzde büyük-küçük herkesin özellikle gençlerin dilinde çok
yaygın olarak kullanılmakta. Bu kelime de -sanırım dilimizi Arapça kelimelerden
kurtarmak için- Cumhuriyet'in ilk yıllarında Fransızca'dan dilimize
aktarılan sözcüklerden biri olsa gerek.
Türkçemiz zengin bir dil olmasına rağmen bizde karşılığı
olmayan kelimeleri bulmak için TDK'nın yeni kelime türetmesi, bu mümkün değilse
diğer dillerden dilimize yakın olan bir kelimeyi alternatif olarak önermesini uygun bulurum. Yüzyıllardır dilimize geçmiş ve
Türkçeleşmiş 'affedersiniz, kusuruma bakmayın, özür dilerim, hata ettim,
kabahatliyim...' gibi kelimelerimiz varken sanki kelime kıtlığı çekiyormuşuz gibi
Fransızcadan 'pardon' kelimesini transfer etmeyi manidar bulurum, doğru
bulmam. Bunun altında bir Çapanoğlu ararım. O günün elitlerinin Fransızca
hayranı olduğunu düşünürsek sanırım mesele anlaşılır. Ülkeyi Arap alfabesinden
kurtardıkları(!) gibi dilimize geçmiş, bizden bir parça olmuş kelimeleri de
değiştirmek için epey bir çaba sarf etmişler anlaşılan. Özür, kusur… gibi kelimelerin
Arapçadan dilimize geçtiği gibi Fransızcadan da pardon kelimesi geçmiş. Artık
bu kelimeleri ne Arapça ne de Fransızca olarak görmek lazım.
‘Pardon’ kelimesini diğerlerinden ayırmamı
yadırgayabilirsiniz. Hatta çok da ince düşündüğümü ifade edebilirsiniz. Fakat
oldum olası bu pardon kelimesine ısınamadım gitti. Özür dilemek anlamında
düşünemiyorum. Mesela biri ayağınıza mı bastı. "Pardon" demek
suretiyle "Ayağınıza tam basamadım, bir daha ki sefere tam basarım, es geçmem" demek gibi geliyor bana. Zaten pardon diyen yüzüne bakmadan yoluna
devam edip gidiyor. Pardonunu kabul edip etmemen çok da önemli değil zaten onun için.
‘Özür dilerim, kusuruma bakma’ demeyi daha samimi bulurum. Zaten özür dileyenin
üzüntüsünü yüzüne bakınca da anlayabilirsiniz. İstemeyerek bir hata yapıp ‘pardon’
diyene ‘Özrün kabahatinden büyük’ demek lazım.
Özür dilemek çoğumuzun zoruna gidiyor. Geçmişte birbirleriyle
kavga eden öğrencileri barıştırmak istediğim zaman haydi birbirinizden özür
dileyin dediğimde “Hocam! Ben özür dileyemem. Benden her şeyi iste. Ama özür
dilememi isteme” dediklerine şahit oldum. Çünkü bazılarımız özür dilemeyi pek
onurlarına yedirmezler. Aslında özür dilemek bir erdemliliktir. Özür; hiçten
doğar, ama hiç değildir. Her adam özür dileyemez. Halbuki özür çoğu zaman
gönülleri yeniden fetheder.
Sözlerimi, maksadımı en güzel şekilde ifade eden ‘ekşisözlük’ten
bir alıntı ile noktalayayım: “Pardon demek şarkı söylemek kadar kolay ve
yüzeyseldir. Özür dilemek ise kişinin en derininden gelen bir temenni, bir
telafi çabasıdır. Ancak çoğu kimse sıkışık otobüste giderken ayağına bastığı
kişiden özür dilemez, pardon der. Çünkü özür dilemenin temel kuralı bir paylaşıma
ortaklık etmiş olmaktır. Pardon
elin adamıdır, özür dilerim baba, kardeş, kankadır.”
Pardonunuza pardon! 27/02/2017
Yorumlar
Yorum Gönder