26 Şubat 2017 Pazar

Bir muhatap bulabileceğim artık **

Anayasa referandumunda evet mi çıkar, hayır mı  bilinmez. Çünkü 16 Nisana kadar taraflar her şeyi söyleyip eteklerindeki taşı dökecekler. Sandık günü ise halk onlara notunu verecek. Yani son sözü halk söyleyecek.

Fikir, vicdan ve düşünce özgürlüğü gereğince vatandaş özgür iradesiyle oyunu verdikten sonra çıkan sonucu, herkes kabullenip hayırlısı bu imiş diyecek/demelidir.

Hayır çıktığı takdirde mevcut sistem devam edecek, evet çıktığı zaman sistemde değişikliğe gidilmiş olacaktır. Geleceği bilme imkanımız yok, hangisi daha iyi olur, bilinmez. Herkes mevcut durumun ağır-aksak devam ettiğini biliyor. İşin garibi kimse bu mevcut durumdan memnun değil, evet çıktığı takdirde iyi olur, kötü olur. Bunu da zaman gösterecek. Görmeden bir şey denemez. Hayat risklerle doludur. Siyaset de bunlardan biridir. Risk almadan olmaz bu işler. Eksi ve artısını bilmek için öncelikle denemek lazım.

Evet çıkarsa ülke çift başlılıktan ve koalisyonlu hükümetlerden kurtulacak, devlet daha çabuk karar verip hızlı hareket edebilecektir. Yetki ve sorumluluk ağırlıklı olarak tek elde toplanacağı için devlet başkanının icraatlarından memnun olmadığı zaman halk hesap sorabilecektir. Meclis üçte iki nitelikli çoğunluk oyuyla cumhurbaşkanını Yüce Divan’a sevk edebilecektir.

Mevcut anayasamıza göre Cumhurbaşkanı layüsel yani sorumsuzdur. Vatana ihanet dışında yargılanması söz konusu değildir. Yeni sisteme göre cumhurbaşkanı yaptıklarına karşı hesap verme cezai sorumluluğu vardır. Bugünkü mevcut durumda yetki ve sorumluluk kurum-kuruluş ve şahıslara dağıtılmıştır. Zaman zaman aralarında uyum olmadığı takdirde devlet krizine sebep olmuştur. Kimi bağımsız veya özerk statüsüne dayanarak maşeri vicdanı rahatsız edecek şekilde karar ve inisiyatif almış, kimi elindeki yetkiye dayanarak diğerinin alanına tecavüz etmiş, kimi uzlaşmayarak kavga yolunu seçmiştir. Devletteki kriz ve kilitlenmeyi aşmak için çoğu zaman siyaset seçim kararı almıştır. Çoğu hükümetler seçim dönemini tamamlamayacak şekilde görevi yeni hükümetlere bırakmak zorunda kalmıştır. Türkiye siyaseti özellikle başbakan ile cumhurbaşkanı arasındaki çekişmelere sahne olmuştur. İşin garibi siyaset tıkandıkça orta yerde sorumlu bulunamamış, herkes birbirini suçlamıştır. Krizi aşmak için her parti seçim çalışmasında topu başkasına atma yoluna gitmiştir. Problemi çözmek için gidilen her seçim çoğu zaman sorunu çözmemiştir. Özellikle çoğunluğun elde edilemediği 1990-2000’li yıllar ülkenin koalisyonla yönetildiği senelerdir. Ülkenin kayıp yıllarıdır. Bu dönemde hiçbir radikal karara imza atılmamıştır.

Yeni sistemle birlikte koalisyonlara elveda derken krizlere de güle güle denecektir. Tek başına ülkeyi yönetme görevi alan devlet başkanından halk memnun olmazsa 5 yıl sonra seçmen ipini  çekebilecektir. Bunu bilen devletin başındaki sorumlu kişi ikinci beş yıl için halkın teveccühünü kazanacak icraatlara yer verecektir. Tüm kurumların başı olacağından “Ben bu işi şunlar yüzünden yapamadım, onlar beni engellediler” gibi mazeretlerin arkasına sığınamayacaktır. Devlet uluslar arası ilişkilerde daha güçlü temsil edilecektir. Bu sistemle birlikte meclise girmek isteyen küçük partilerin büyük partilerle seçim çalışması yapma gibi konularda birlikte hareket etme yoluna gitmesiyle uzlaşı kültürü ortaya çıkacaktır. Seçimi kazananın 5 yıl seçim gibi bir derdi olmayacaktır, icraatlara ağırlık verecektir.

Cumhurbaşkanının partisiyle ilişiğini kesmemesi hem cumhurbaşkanını partisine karşı sorumlu olmaya/davranmaya itecek, hem de seçim çalışmasını bir ekiple birlikte yürütecektir. Şimdiki cumhurbaşkanlığı seçiminde olduğu gibi zenginlerin bağışıyla seçim çalışması yapma yoluna gidilmeyecektir. Belirttiğim hususlara ilave olarak bu sistem dolayısıyla ülke bir seçimden daha kurtulmuş olacaktır. Çünkü bu sistemle cumhurbaşkanlığı ve meclis seçimleri aynı anda yapılacaktır. Bu da ülkeye rahat bir nefes aldıracaktır. 26/02/2017

** 09/03/2017 günü Kahta Söz gazetesinde yayımlanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder