Zaman zaman alışveriş yaparız. Bir şeyler alır, bir şeyler
satarız. Genelde malımızı satarken göklere çıkartırız. Öyle bir anlatırız ki
alıcı havada kapmaya çalışır. Çünkü mükemmel bir anlatımımız olur genelde.
Anlatırken de malımızı gizleyerek olduğundan farklı göstererek satarız. Malı
elimizden çıkartınca da iyi kar ettik diye övünürüz. "Aldatan bizden değildir" sözünü de aklımıza getirmeyiz.
Güzel ahlak ile taçlandırılmayan dini yaşantımız bizi
birbirimize karşı güvensiz kılmaya devam edecek. Ne zaman iman ve ibadetimize
ahlakımızı da katarsak insanlara güven veririz. Tadından yenmez bir
Müslümanlığımız olur. Değilse bu iman ve ibadet bizi boğmaya devam edecek.
Biraz örneklendirme yapalım isterseniz.
Bu hafta mahallemdeki semt pazarına gittim. Tezgahlara bir
göz attıktan sonra kamyonet ile getirdiği portakalını kasa kasa önüne yığmış
bir pazarcının önünde durdum. Portakalı elime alıp hafifçe sıktım. Ben iyi bir
portakalım, alabilirsin diyordu. 5 kilo verir misin dedim. Hemen poşete
doldurmaya başladı. Tabii tezgahın bana görünmeyen kısmından. Kardeş oralar iyi
değil dedim ise de "Hepsi aynı, hepsi aynı. İstersen buradan vereyim"
diyerek arka tezgahtaki diğer kasadan doldurdu biraz da. Pazarcı portakalı
doldurduktan sonra bir iyilik daha yapıverdi. İçini göremeyeceğim şekilde
el çabukluğuyla poşeti bağladı. Başka yerden birkaç daha alışveriş yaptıktan
sonra iyiliksever pazarcımız tarafından bağlanan poşetimden hiçbir meyvem dökülmeden evin yolunu tuttum.
Akşam çaydan sonra sıra geldi meyve yemeye. Portakala
baktım. Hiç tezgahta bana görünen ve al beni diyen portakala
benzemiyordu. Dış görünüşe aldanma, kalbini de bozma, bizzat içini test
edelim dedim. Soydum. Don vurmuş bir portakal ile karşı karşıyaydım. Maalesef
suyu da kalmamış. Portakal: "Bana
kızma, benim suçum yok. Eksinin altında bir havada ben ancak bu kadar
dayanabildim. Ben kendimi gizlemedim. Benim bu durumumu gizleyen sana benzeyen
iki ayaklı bir mahluktur. Aslında o beni değil, kendini pazarladı. 5 lira
karşılığında kendini ve dürüstlüğünü sattı. Ne mal olduğu böylece ortaya
çıktı. Sen bana değil, kendi hemcinsine kız. Böyleleri pirincin içindeki beyaz
taş gibidir. Ederi de 5 liradır. Çok da ucuz yani. Verdiğin para seni öldürmez
ama onu da ondurmaz bilesin. Kandırıldım diye de üzülme. Kandıran olmandan daha
iyi değil mi? Kafana da takma, ederi beş lira olan bu mahluk için üzülmene ve kızmana değmez bile. Sen bu parayı düşürdüm say. Bir daha da ucuz mala yönelme. Sonra
iyi mi kötü mü diye beni kontrol edeceğine biraz insan sarrafı ol. Satıcıya bak.
Böyleleri analarını boyayıp babasına satan cinstendir. Pazarımızın da yüz
karasıdır bunlar. Sen bilirim bir daha bu yaratıktan alışveriş yapmazsın. Zaten bu tipler aynı adama ikinci defa mal satamazlar. Her pazar günü yeni adam avlarlar.
Tökezleyinceye kadar vurur kaçarlar. Günü kurtarırlar. Sen beş liranı elinin
kiri olarak verdin, bir daha da bu adamı görmezsin, tanımazsın. Bunların işi
hiç rast gitmez. Bakma böyle gözü açık olduklarına, el çabukluğuyla sahte mal
verdiklerine. Bu tipler öne güzel malı koyan pazarcı esnafıdır. Akşam giderken de
satamadığı çürük ve üşümüş mallarını pazarın içine döker giderler. Belediye onların
pisliğini temizleyeceğim diye gece boyunca uğraşır durur. Kendisinden alınan beş lira işgaliye parasını yirmi lira olarak
belediyeden çıkartır.
Verdiğin beş lira, onun ya kendisinden ya ailesinden çıkar. Senin için rahat olsun. Yalnız
böylelerini pazardaki dürüst esnaf bilir, belediye bilir, malına müşteri olan
da bilir. Kimse de sesini çıkarmaz. Çünkü böyleleri kendilerine asla laf
söyletmez, gerekirse kan akıtırlar. Sayıları gittikçe azalan bu tipleri Allah
bildiği gibi yapsın.” 12/02/2017
Yorumlar
Yorum Gönder