12 Şubat 2017 Pazar

Ne mal olduğumuzu niçin söylemeyiz? -2-

Çok kişinin kaldığı müstakil küçük evlerden 100 m2’lik evlere taşındık. Şimdilerde oralara da sığmaz olduk. Daha geniş ve yeni evler arama derdindeyiz. Sana yeterli gelse de gelen misafirinin garibine gidiyor: “Nasıl sığıyorsunuz bu eve” diyerek taaccübünü ifade ediyor.

2+1 olan 100 m2’lik evimi boşaltarak geniş bir eve çıktım. Eski ve küçük olan bu evi satayım mı, kiraya mı vereyim diye düşünürken ev, 15-20 gün boşta kaldı. Sonra kiraya verelim diyerek duyurusunu yaptım. Ne kadar kiralık ev arayan varmış meğer. Aynı gün 15 kadar kişiden “Evinizi tutmak istiyoruz” telefonu geldi. Bazı kişiler, belirttiğiniz kiradan da yüksek veririz, yeter ki verin, dedi. Kendilerine, ilk arayan kişi eve baksın. Tutmazsa size dönerim, cevabı verdim. Evi kiralamak isteyen kişi ile belirlediğimiz vakit evin önünde buluştuk. Eve baktı. “Tutuyorum” dedi. Kim oturacak dedim. “Babaannem, babam ve küçük biraderim” dedi. Oturacakları getir, kendileri görsün, dedim. Gitti babaannesini getirdi. Eve baktılar. Ev size yaramaz dedimse de “tutuyoruz” dediler. Ev bekar öğrenciler için daha uygun, size gelmez. Evin görünüşüne aldanmayın. Ev kullanışlı değil, kışın çok yakıt parası verirsiniz. Çünkü mantolaması yok. Mutfaktaki balkonu içeri almıştım, yerine PVC yaptırdım, rüzgarı kesemedim, kışın buradan soğuk üfürür, apartmanın içi düzensiz, nem kokusu var, boya ve badanaya ihtiyacı var. Yukarıdaki komşunun küçük çocukları var, seslerinden rahat edemezsiniz, dairenin en sıcak odası şu küçük oda, bakın şuralar çatlamış, buralar yarılmış…” diyerek evin durumunu anlattım. Ardından tutuyor musunuz dedim. “Tutuyoruz, biraz indirim yapabilir misin? Gerçi istediğin kira da yüksek değil” dediler. Tutuyorsanız 50 lira almayayım, dedim. Dairenin anahtarlarını vererek hayırlı olsun dedim.

Kira zamanı gelince kiracımız kira bedelini düzenli bir şekilde getirmeye devam etti. Bir gün kirayı getirdiği zaman "Nasıl evden memnun musunuz, var mı bir sıkıntı" dedim. “Geçen gün ağabeyimle beraber kulağını çınlattık. Evin durumunu ağabeyime anlatınca" ağabeyim: ‘Ev aynen ev sahibinin anlattığı gibi. Adam bize evini gösterirken başladı evini kötülemeye, eksikliklerini anlatmaya. İçimden bu adamın gözü bizi tutmadı. Anlaşılan evini vermeyecek dedim. Sonunda verdi. Anlattıkları aynen bir bir çıktı. Adam bize her şeyi anlatmış, biz bu şekilde tuttuk, söyleyecek hiçbir şeyimiz yok’ dedi.

Başımdan geçen bu olayı anlatınca çok dürüst olduğum anlaşılmasın. Maalesef o güzel haslet yeterince yok desem mübalağa etmiş olmam. Vermek istediğim mesaj malımızı olduğu gibi satışa çıkarmak. Elde de kalır, satılır da. Gördüğünüz gibi evin durumunu, eksikliklerini anlatınca kiralık evim elimde kalmadı. Kiracım evinden memnun, bense kiracımdan. Kirayı alırken de gönül rahatlığıyla alıyorum. Çünkü ne ise onu söyledim. Kiralayan da bu şekilde kabul etti.

Bir önceki http://dilinkemigiyok.blogspot.com.tr/2017/02/ne-mal-oldugumuzu-nicin-soylemeyiz.html” başlıklı yazımda pazarcı esnafının bozuk malını allayıp pullayarak sattığına değinmiştim. Burada da allayıp pullamadan yaptığım bir alışverişe değindim. Paramıza haram karıştırmayanlardan olalım inşallah. Olanı, olduğu gibi anlatalım. Çünkü bir şeyin bir kısmını söylemek yalanın kardeşidir. Doğru sözlü olan, sözümüzün eri kişilerden olmamız temennisiyle. 12/02/2017

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder