Çok kişinin
kaldığı müstakil küçük evlerden 100 m2’lik evlere
taşındık. Şimdilerde oralara da sığmaz olduk. Daha geniş ve yeni evler arama
derdindeyiz. Sana yeterli gelse de gelen misafirinin garibine gidiyor: “Nasıl
sığıyorsunuz bu eve” diyerek taaccübünü ifade ediyor.
2+1 olan
100 m2’lik evimi boşaltarak geniş bir eve çıktım. Eski ve küçük olan
bu evi satayım mı, kiraya mı vereyim diye düşünürken ev, 15-20 gün boşta kaldı.
Sonra kiraya verelim diyerek duyurusunu yaptım. Ne kadar kiralık ev arayan
varmış meğer. Aynı gün 15 kadar kişiden “Evinizi tutmak istiyoruz” telefonu
geldi. Bazı kişiler, belirttiğiniz kiradan da yüksek veririz, yeter ki verin,
dedi. Kendilerine, ilk arayan kişi eve baksın. Tutmazsa size dönerim, cevabı
verdim. Evi kiralamak isteyen kişi ile belirlediğimiz vakit evin önünde
buluştuk. Eve baktı. “Tutuyorum” dedi. Kim oturacak dedim. “Babaannem, babam ve
küçük biraderim” dedi. Oturacakları getir, kendileri görsün, dedim. Gitti
babaannesini getirdi. Eve baktılar. Ev size yaramaz dedimse de “tutuyoruz”
dediler. Ev bekar öğrenciler için daha uygun, size gelmez. Evin görünüşüne
aldanmayın. Ev kullanışlı değil, kışın çok yakıt parası verirsiniz. Çünkü mantolaması
yok. Mutfaktaki balkonu içeri almıştım, yerine PVC yaptırdım, rüzgarı
kesemedim, kışın buradan soğuk üfürür, apartmanın içi düzensiz, nem kokusu var,
boya ve badanaya ihtiyacı var. Yukarıdaki komşunun küçük çocukları var,
seslerinden rahat edemezsiniz, dairenin en sıcak odası şu küçük oda, bakın
şuralar çatlamış, buralar yarılmış…” diyerek evin durumunu anlattım. Ardından
tutuyor musunuz dedim. “Tutuyoruz, biraz indirim yapabilir misin? Gerçi istediğin
kira da yüksek değil” dediler. Tutuyorsanız 50 lira almayayım, dedim. Dairenin
anahtarlarını vererek hayırlı olsun dedim.
Kira zamanı
gelince kiracımız kira bedelini düzenli bir şekilde getirmeye devam etti. Bir
gün kirayı getirdiği zaman "Nasıl evden memnun musunuz, var mı bir
sıkıntı" dedim. “Geçen gün ağabeyimle beraber kulağını çınlattık. Evin durumunu
ağabeyime anlatınca" ağabeyim: ‘Ev aynen ev sahibinin anlattığı gibi. Adam bize
evini gösterirken başladı evini kötülemeye, eksikliklerini anlatmaya. İçimden
bu adamın gözü bizi tutmadı. Anlaşılan evini vermeyecek dedim. Sonunda verdi.
Anlattıkları aynen bir bir çıktı. Adam bize her şeyi anlatmış, biz bu şekilde
tuttuk, söyleyecek hiçbir şeyimiz yok’ dedi.
Başımdan geçen
bu olayı anlatınca çok dürüst olduğum anlaşılmasın. Maalesef o güzel haslet
yeterince yok desem mübalağa etmiş olmam. Vermek istediğim mesaj malımızı
olduğu gibi satışa çıkarmak. Elde de kalır, satılır da. Gördüğünüz gibi evin
durumunu, eksikliklerini anlatınca kiralık evim elimde kalmadı. Kiracım evinden
memnun, bense kiracımdan. Kirayı alırken de gönül rahatlığıyla alıyorum. Çünkü
ne ise onu söyledim. Kiralayan da bu şekilde kabul etti.
Bir önceki http://dilinkemigiyok.blogspot.com.tr/2017/02/ne-mal-oldugumuzu-nicin-soylemeyiz.html”
başlıklı yazımda pazarcı esnafının bozuk malını allayıp pullayarak sattığına
değinmiştim. Burada da allayıp pullamadan yaptığım bir alışverişe değindim. Paramıza haram
karıştırmayanlardan olalım inşallah. Olanı, olduğu gibi anlatalım. Çünkü bir
şeyin bir kısmını söylemek yalanın kardeşidir. Doğru sözlü olan, sözümüzün eri
kişilerden olmamız temennisiyle. 12/02/2017
Yorumlar
Yorum Gönder