Ana içeriğe atla

Siz misiniz tatil isteyen? *

Nice yıllardır eski kışlara hasret kalmış, iki lafımızın arasında ‘Nerede o eski kışlar’ derdik. Bu sene “Dağına göre kar verdi” Rabbim. Eski kışlardan bir kış yaşadık, hala da yaşamaya devam ediyoruz. Sayısını unuttuk üst üste yağan karın.

Bir çok çatı ağırlığa dayanamayıp çökse de dert edinmedik. Yolumuzun kapalı olmasına, aracımızın kaymasına aldırmadık. Belediyenin açmasını bekledik. Bazen beklemedik. Aldık elimize küreği; yolumuzu, sokağımızı açtık. Biz açtık, tekrar tekrar yağdı.  Milletçe çocuklar gibi şendik.  Mutluluktan uçtuk. Çünkü yağan rahmetti, bereketti.

Meteoroloji hangi saatte karın bastıracağını an be an verdi durdu. Büyüklerin kulağı meteorolojide iken öğrencilerin gözü yere düşen karda idi. Ne zaman kar yağmaya başladı. “Tatil tatil” şarkıları nakarat halinde söylenmeye başladı. Valiliğin resmi sayfası tıklanma rekorları kırdı. Önde öğrenciler, ardında büyükler sanal alemde: “Yollar kapalı, araçlar çalışmaz, okullar tatil edilmeli” şeklinde mahalle baskısı uyguladı. Ardı arkasına tweetler yağdı. Yetkililer öğrencilerin içten gelen bu isteklerine cevapsız kalmadılar. Siz tatil mi istiyorsunuz? Alın size tatil deyip 5 defa tatil sevinci yaşattılar. (Bu arada tatil kararı alanlar da bu kesimin hayır duasını aldı.) Küçükler adına istenen bu tatil başta öğrenciler olmak üzere arkasında onlara göz kırpan öğretmenleri de çok sevindirdi. Her tatil kararı verildiğinde Cennet’i kazanmış gibi oldular. Hırdavatçılar da yıllardır satamadıkları küreklerini satarak stoklarını erittiler.

Öğrenci ve öğretmen kar tatili yaparken “...Kürt Memet nöbete” misali okul yöneticileri ve personeli okulun yolunu tuttu nöbet tutmak için. Hazırlanan ortak sınav programını her tatilden sonra yeniden güncellediler. Öğrenci ve veliye ulaşabilmek için mesaj, whatsapp, sanal alem başta olmak üzere her türlü iletişim yollarını kullandılar. Güncellenen yeni sınav programını yeni tatil kararı ile birlikte yeniden değiştirdiler. Bir taraftan plan yaparken diğer taraftan belediyeyi arayarak okul bahçesini temizletme yoluna gittiler. Çatı kenarlarında oluşan buzları kırmak için yardımcı personelin yeterli gelmediği yerlerde okul yöneticileri ellerine geçirdikleri uzun sopalarla buz sarkıtlarını kırmak için uğraştı durdu.

Hasılı zahmetiyle beraber geldi Rabbimin bereketi. Öyle ya, zahmetsiz olur muydu rahmet? Keremine şükür! Hem de binlerce... Şimdi sırada borç ödeme var. Çünkü öğrenci ve öğretmen tıpkı borç yiyen kesesinden yer gibi kesesinden yedi. Nihayet deniz bitti kara göründü. Şimdi kara bakarak kara kara düşünme sırası daha önce sevinen kesime geldi. Tatil sevinci kursaklarında kaldı. Çünkü tatil, problemleri bitirmedi. Hatta artırdı. Zira karne öncesi işlenemeyen konular, yapılamayan sınavlar öğrenci ve öğretmeni bekliyor. Öğretmen işleyemediği sınıfın dersini diğer sınıfların seviyesine  yetiştirmek için bir başka öğretmenden ders alarak araya sıkıştırma  yoluna gidecek. (Dersi tatile giden öğretmenden bir başka öğretmen dersini emaneten isteyince “Benim ders ne olacak” diye kara kara düşünen öğretmenler de eksik değil bu arada.) “Öğretmenim! Sizin belirlediğiniz tarihte falan sınav var, şu gün yapalım” deyip bir günde  bir filden fazlasını istemeyen öğrenci ise birden fazla fil/filler ile karşılaşacak -pardon- fazla sınav olmak zorunda kalacak... Okul idaresi: “Siz miydiniz biz çalışırken tatil yapan? Haydi görün gününüzü” dercesine ‘Notlar şu günde bitirilecek, eksiklikler bugün yapılacak, görüşler şu tarihte girilecek, not fişlerinin çıktıları alınıp kontrol edildikten sonra imzalanıp şu kimseye verilecek...” şeklinde talimatlar yağdırmaya başladı bile. Konya ENERYA: “Siz miydiniz evde sıcak sıcak ısınan? Haydi biraz da biz ısınalım” dediğinde evin reisinin cebi yanacak. Okullar tatil olunca çalışıp ekmek parası kazanamayan kantinciler: “Ben size gösteririm gününüzü” diye kapalı olduğu günlerin hıncını inşallah öğrenciden çıkarmaz.

Kolay gelsin herkese... Bu arada öğretmenim! Sana da kolay gelsin. Çünkü 10/01/2017 günü yapacağın ortak sınavda okuyacağın kağıt toplamı tamı tamına  403 adettir. Yazılıyı okuyup sisteme girdikten sonra  not fişlerinin çıktısını alıp okul idaresine teslim etme süren ise 12/01/2017 günü mesai bitimine kadardır. Başarılar!.. 04/01/2017

* 09.01.2017 günü Anadolu da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır. 




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde